bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Cüneyt Tanyeri
Köşe Yazarı
Cüneyt Tanyeri
 

BİZ DELİ MİYİZ?

Dostlar bugünkü yazımda aptallıklarından ders alıp, son dönemde dünyanın en mutlu ülkesi sıralamasında hep birinci veya ikinci olan ülkeden, Kosta Rika’dan söz etmek istiyorum. 19. yüzyılda İspanya sömürgeliğinden kurtulup bağımsızlığını kazandığında dış dünyaya kapalı ve fakir bir ülke olan Kosta Rika, aradan geçen iki yüzyılda Latin Amerika'nın en gelişmiş ve huzurlu ülkesi haline geldi. Bağımsızlığını kazandıktan sonra hem komşularıyla hem de ülke içinde etnik ayrımcılık yüzünden bol bol savaşmışlar. Bu arada iki darbe, kavga, kaos, komşularla ilişkilerde dengesizlik, halkta huzursuzluk, adaletsizlik, adam kayırma gibi bir ülkede olumsuzluk sayılabilecek ne varsa hepsini yaşamışlar. Yüzölçümü bizim İstanbul kadar olmayan bu ülkede yüz on iki de aktif yanardağ var!   Kendisiyle aynı gelir seviyesindeki ülkelere göre çok daha fazla insani kalkınma gerçekleştirdiği için 2010 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından örnek ülke seçilmiş. 2011 yılında ise yine aynı kuruluş tarafından insani kalkınma ve eşitsizlikle mücadelenin yanı sıra, sürdürülebilir çevre politikaları konularında UNDP'nin örnek gösterdiği bir ülke olmuş. Mucize değişimin ilk adımları elli sene önce atılmış. Demokrasi ile yönetilen bu ülkede başa gelen bir adam, “Bir dakika, biz deli miyiz?” sorusunu sorup, yetkilerini akıllı canlılar olduklarını ispatlamak için kullanmış. Ne mi yapmış?   Yasama, yürütme ve yargının asla bir daha değiştirilemeyecek şekilde ayrılmasını ve öyle kalmasını sağlayan bir anayasa hazırlamış. Meclisin girişine kocaman bir yazı astırmış: “Bu ülkede kuvvetler ayrılığı kesin bir şekilde uygulanmaktadır.” Sonra da komşularına ve bütün dünya ülkelerine: “Arkadaşlar siz birbirinizi yiyin, kavga edin. Ben kapılarımı huzursuzluğa kapatıyorum, benden uzak olun. Sadece ticarette sizinle muhatap olurum.” demiş. Hemen ardından da bakanlarına “Getirin bakalım bütçelerinizi, nerelere neler harcıyoruz?” diye sormuş. “Ooo silahlı kuvvetlere çok harcıyormuşuz. Savaş yok, komşuların işine karışmak yok. O halde orduya da gerek yok, kaldırıyorum.” diyerek 1949 yılında kabul edilen bir yasa ile ülkede orduyu tamamen kaldırmış. Bu tutumu ile de 1987’de Nobel Barış Ödülü almış. Daha sonra bir parti kurulur. Tüzükleri mutluluk üzerine olduğu için adı da “Mutluluk Partisi” olur ve bu parti iktidara gelir. Mutlu olmak için ne mi yapmışlar?   Okullarda derslerin çoğu doğada yapılıyor. Çocuklar matematiği ağaç, çiçek sayarak öğreniyor. İlkokuldan mezun olabilmenin bir şartı da beş yılda dikilmesi gereken ağaç kotasını tutturmak… Finlandiya eğitim bakanı sık sık bu ülkeyi ziyaret edip feyz alıyor. Geçtiğimiz günlerde Finlandiya’nın eğitim başarısı gündeme gelmişti ya, işte onların örnek aldıkları modelden söz ediyorum. Yazılı, görsel, sosyal… tüm medyayı halkı aydınlatmak için kullanıyorlar. Aydınlar ücretsiz seminerler veriyor halkı aydınlatmak için. Orduyu kaldırdıktan sonra beş üniversite kuruyorlar oradan gelen kaynakla. Tabii öğretim görevlileri de liyakatli bilim insanları… Halk doğuda, batıda ve kuzeyde başka diller konuşuyor. Üniversite mezunu her genç çok iyi derecede İngilizce biliyor. Kimse kimsenin diliyle karışmıyor. Doğa mutlak korunuyor. Ağaç kesmek, gecekondu, AVM yapmak kesinlikle yasak. Evlenmek mi istiyorsunuz; altı haftalık kursa gitmek zorundasınız. Geçemediniz, yine gideceksiniz. Anne-baba olmak mı istiyorsunuz, yine kurs… Çocuğunuzu içgüdülerinizle değil, bilinçli eğiteceksiniz.   O kadar küçük bir ülke ki, dünyanın sadece binde üçü ama dünyadaki bütün canlı çeşitliliğinin yüzde altısı bu ülkede: sekiz yüz elli kuş çeşidi, bin iki yüz orkide, altı yüz kelebek çeşidi vs. Yani kuşlar, böcekler o kadar akıllı ki huzur için bu ülkeye sığınıyor. Halkın geliri düşük olmasına rağmen dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında son on yıldır birinci veya ikinci oluyorlar. Halk adalete sonsuz güveniyor, kanunlar harfiyen uygulanıyor. Basın özgürlüğünde dünyada altıncı sırada yer alıyorlar. Ülke; muz, ananas ve kahve üretimi yapıyorlar. Beş üniversiteden mezun gençler dijital ürünler tasarlayıp satıyorlar.   Öyle topraklarından petrol falan da çıkmıyor. Yeraltı kaynaklarından elde ettikleri bir enerjileri yok. Onlar da yenilenebilir enerji kullanıyorlar. Rüzgâr, güneş, su tüm enerji ihtiyacının tamamını karşılıyor. 2021’de bağımsızlıklarının 200. yılını kutlayacaklar ve onların yeni bir hedefleri var: karayollarında petrol kullanan araçları tamamen bitirmek. Komşuları birbirlerini yerken onlar huzur içinde yaşayıp saygıyla anılıyorlar. Kim bilir, belki bir gün biz de “Biz deli miyiz?” sorusunu sorar, doğru cevabı buluruz. Dostlar, edebiyatla kalın ama umutsuz kalmayın!  
Ekleme Tarihi: 10 Şubat 2020 - Pazartesi

BİZ DELİ MİYİZ?

Dostlar bugünkü yazımda aptallıklarından ders alıp, son dönemde dünyanın en mutlu ülkesi sıralamasında hep birinci veya ikinci olan ülkeden, Kosta Rika’dan söz etmek istiyorum.

19. yüzyılda İspanya sömürgeliğinden kurtulup bağımsızlığını kazandığında dış dünyaya kapalı ve fakir bir ülke olan Kosta Rika, aradan geçen iki yüzyılda Latin Amerika'nın en gelişmiş ve huzurlu ülkesi haline geldi.

Bağımsızlığını kazandıktan sonra hem komşularıyla hem de ülke içinde etnik ayrımcılık yüzünden bol bol savaşmışlar. Bu arada iki darbe, kavga, kaos, komşularla ilişkilerde dengesizlik, halkta huzursuzluk, adaletsizlik, adam kayırma gibi bir ülkede olumsuzluk sayılabilecek ne varsa hepsini yaşamışlar. Yüzölçümü bizim İstanbul kadar olmayan bu ülkede yüz on iki de aktif yanardağ var!

 

Kendisiyle aynı gelir seviyesindeki ülkelere göre çok daha fazla insani kalkınma gerçekleştirdiği için 2010 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından örnek ülke seçilmiş. 2011 yılında ise yine aynı kuruluş tarafından insani kalkınma ve eşitsizlikle mücadelenin yanı sıra, sürdürülebilir çevre politikaları konularında UNDP'nin örnek gösterdiği bir ülke olmuş.

Mucize değişimin ilk adımları elli sene önce atılmış. Demokrasi ile yönetilen bu ülkede başa gelen bir adam, “Bir dakika, biz deli miyiz?” sorusunu sorup, yetkilerini akıllı canlılar olduklarını ispatlamak için kullanmış.

Ne mi yapmış?

 

Yasama, yürütme ve yargının asla bir daha değiştirilemeyecek şekilde ayrılmasını ve öyle kalmasını sağlayan bir anayasa hazırlamış. Meclisin girişine kocaman bir yazı astırmış: “Bu ülkede kuvvetler ayrılığı kesin bir şekilde uygulanmaktadır.” Sonra da komşularına ve bütün dünya ülkelerine: “Arkadaşlar siz birbirinizi yiyin, kavga edin. Ben kapılarımı huzursuzluğa kapatıyorum, benden uzak olun. Sadece ticarette sizinle muhatap olurum.” demiş. Hemen ardından da bakanlarına “Getirin bakalım bütçelerinizi, nerelere neler harcıyoruz?” diye sormuş.

“Ooo silahlı kuvvetlere çok harcıyormuşuz. Savaş yok, komşuların işine karışmak yok. O halde orduya da gerek yok, kaldırıyorum.” diyerek 1949 yılında kabul edilen bir yasa ile ülkede orduyu tamamen kaldırmış. Bu tutumu ile de 1987’de Nobel Barış Ödülü almış.

Daha sonra bir parti kurulur. Tüzükleri mutluluk üzerine olduğu için adı da “Mutluluk Partisi” olur ve bu parti iktidara gelir.

Mutlu olmak için ne mi yapmışlar?

 

Okullarda derslerin çoğu doğada yapılıyor. Çocuklar matematiği ağaç, çiçek sayarak öğreniyor. İlkokuldan mezun olabilmenin bir şartı da beş yılda dikilmesi gereken ağaç kotasını tutturmak… Finlandiya eğitim bakanı sık sık bu ülkeyi ziyaret edip feyz alıyor. Geçtiğimiz günlerde Finlandiya’nın eğitim başarısı gündeme gelmişti ya, işte onların örnek aldıkları modelden söz ediyorum.

Yazılı, görsel, sosyal… tüm medyayı halkı aydınlatmak için kullanıyorlar. Aydınlar ücretsiz seminerler veriyor halkı aydınlatmak için. Orduyu kaldırdıktan sonra beş üniversite kuruyorlar oradan gelen kaynakla. Tabii öğretim görevlileri de liyakatli bilim insanları…

Halk doğuda, batıda ve kuzeyde başka diller konuşuyor. Üniversite mezunu her genç çok iyi derecede İngilizce biliyor. Kimse kimsenin diliyle karışmıyor. Doğa mutlak korunuyor. Ağaç kesmek, gecekondu, AVM yapmak kesinlikle yasak. Evlenmek mi istiyorsunuz; altı haftalık kursa gitmek zorundasınız. Geçemediniz, yine gideceksiniz. Anne-baba olmak mı istiyorsunuz, yine kurs… Çocuğunuzu içgüdülerinizle değil, bilinçli eğiteceksiniz.

 

O kadar küçük bir ülke ki, dünyanın sadece binde üçü ama dünyadaki bütün canlı çeşitliliğinin yüzde altısı bu ülkede: sekiz yüz elli kuş çeşidi, bin iki yüz orkide, altı yüz kelebek çeşidi vs. Yani kuşlar, böcekler o kadar akıllı ki huzur için bu ülkeye sığınıyor.

Halkın geliri düşük olmasına rağmen dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında son on yıldır birinci veya ikinci oluyorlar. Halk adalete sonsuz güveniyor, kanunlar harfiyen uygulanıyor. Basın özgürlüğünde dünyada altıncı sırada yer alıyorlar. Ülke; muz, ananas ve kahve üretimi yapıyorlar. Beş üniversiteden mezun gençler dijital ürünler tasarlayıp satıyorlar.

 

Öyle topraklarından petrol falan da çıkmıyor. Yeraltı kaynaklarından elde ettikleri bir enerjileri yok. Onlar da yenilenebilir enerji kullanıyorlar. Rüzgâr, güneş, su tüm enerji ihtiyacının tamamını karşılıyor. 2021’de bağımsızlıklarının 200. yılını kutlayacaklar ve onların yeni bir hedefleri var: karayollarında petrol kullanan araçları tamamen bitirmek.

Komşuları birbirlerini yerken onlar huzur içinde yaşayıp saygıyla anılıyorlar. Kim bilir, belki bir gün biz de “Biz deli miyiz?” sorusunu sorar, doğru cevabı buluruz.

Dostlar, edebiyatla kalın ama umutsuz kalmayın!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.