Edebiyatımızdaki ünlü şairlerin dillerde dolaşan bazı şiirlerinin hikâyeleri, yaygın olarak bilinir, hatta efsaneleşir. Sözgelimi, Onur Şenli’nin “Agora Meyhanesi” de yazılış hikâyesi bakımından oldukça ilgi çekicidir.
Bu şiir, platonik bir aşkın hikâyesinden ibarettir. Şair, gençlik döneminin en hareketli çağında -on dokuz yaşındayken- babasının yakın arkadaşının, lise son sınıfta okuyan on yedi yaşındaki kızıyla tanışır. Aile ortamında Onur Şenli, sözleri Mustafa Nafiz Irmak’a ait olan Selahattin Pınar’ın Hicaz Makamı’ndaki şarkısını okur ve âdeta bu şarkıyla, geleceğe yönelik duygularını sezmiş gibi açığa vurur: Bunun üzerine kız da, sözü ve müziği Kadri Cerrahoğlu’na ait olan, “Simsiyah Bakışların” tangosunu, Onur Şenli’nin gözlerinin içine baka baka okur. Karşılıklı olarak bu şarkılar okunduktan sonra ayrılırlar. Böylece Onur Şenli’nin içine bir kor düşer.
G…. adlı kız, Basmane’de oturmaktadır; Şenli, kızın evinin önünden her geçişinde, onu pencerede görmekte, yanıp tutuşmaktadır. Bir gün, kızın evinin penceresinin altından geçerken, önüne bir kâğıt atılır. Kâğıtta, kendisinin Gündoğdu’daki Sisi Pastanesi’nde beklendiği notu vardır. Sevinçlidir. Ancak pastaneye gittiğinde Ü… adlı bir kızla yüz yüze gelir. Bu kız, G….’nin arkadaşıdır. Onur Şenli’ye, aylardır kendisini sevdiğini söyleyince, o, bu duruma çok şaşırır. Ona, G….’yi sevdiğini incitmeyecek şekilde söyler ve kızın yanından ayrılır. Bu durum G….’ye yanlış aktarılır. G…. bir daha pencereye çıkmaz ve Şenli ile görüşmek istemez.
Hicran ve hasret duygularıyla yanıp tutuşan Onur Şenli, İkiçeşmelik’te bir meyhaneye gider. Burası, Agora harabelerinin bulunduğu yerdir. Basmane Camii ile Hatuniye Camii arasında yer alan Kokoreççi Doğan’ın meyhanesidir. Şair, bu mekânda içki içerken duygularını dile getirmeye çalışır. Şiirin “Sana bu satırları / Bir sonbahar gecesinin / Felç olmuş köşesinden yazıyorum. / Beş yüz mumluk ampullerin karanlığında / Saatlerdir, boşalan kadehlere / Şarkılarını dolduruyorum / Tabağımdaki her zeytin tanesine / Simsiyah bakışlarını koyuyorum / Ve kaldırıp, / Bu rezilce yaşamın şerefine içiyorum;” dizeleri şairin sevdiği kıza karşı duygularını ifade eden bir mektup şeklindedir. Takip eden, “Burası Agora Meyhanesi / Burada yaşar aşkların en madarası / Ve en şahanesi” dizelerindeki ses benzerliği, şairi farklı düşündürmeye başlar. Mektup şeklinde tasarlanan duygular, mısralara dönüştürülür ve böylece tamamı elli beş dizeden oluşan şiir ortaya çıkar.
Onur Şenli, şiirine İngilizce “The night, wine and love (Gece, Şarap ve Aşk)” adını verir. Oktay Dikmen adlı arkadaşı, bununun yerine şiirin adının “Agora Meyhanesi” olmasını teklif eder. Böylece şiir, kalıcı adını almış olur. Çok beğenilen bu şiir, yeni bir düzenleme ile, “Burası Agora Meyhanesi / Burda yaşar aşkların en divanesi, en şahanesi / Bu gece benim gecem / Cama vuran her damlada / Seni hatırlıyorum ve / Sana susuzluğumu… / Bu akşam ümitlerimi / Meze yapıp içiyorum içiyorum içiyorum” İsmet Nedim(Saatçi) tarafından Muhayyer Kürdî makamında bestelenir. Bu şarkı, ünlü sanatçılarımız Zeki Müren, Gönül Yazar, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Behiye Aksoy, Muazzez Ersoy, Ahmet Özhan vb. tarafından okunmuştur; ayrıca, Adnan Şenses, Mediha Demirkıran, Nesrin Sipahi, Alâaddin
Şensoy, Behiye Aksoy, Gönül Yazar, Şükran Ay, Şükran Özer tarafından plaklarda seslendirilmiştir.
Agora Meyhanesi’nin şarkı olarak bestelenip okunması, sanat camiâsında ve halk arasında geniş yankı bulması, onun sevildiği ve kabul gördüğü anlamına gelmektedir. Adeta yaşantılardan yola çıkılarak kırık aşkların dile getirilmiş olması, büyük ilgi görmesine neden olmuştur. Çünkü yarım kalan aşklarda bir kırgınlık, bir hüzün, bir tükenmişlik duygusu yaşanır. Bu yaşantılar, teselli bulabilmek adına, meyhanede dile getirilmiş olması açısından sevda çeken yüreklere su serpmiş gibi gözükmektedir. Şiir bu yönüyle kişisel duyguların ifadesi olmaktan çıkıp aşk vadisinde hayâl kırıklığına uğrayan bezgin, bedbaht âşıkların feryadını seslendiren eden bir şarkı olarak gönüllere taht kurmuştur.
Onur Şenli ağabeyimle yakın bir dostluğum vardı. Ne yazık ki kendisini iki yıl önce kaybettik. Buradan onu bir kez daha özlemle anıyorum.
Dostlar, edebiyatla kalın ama umutsuz kalmayın!