bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Cüneyt Tanyeri
Köşe Yazarı
Cüneyt Tanyeri
 

KALK GÜNEŞİ UYANDIR

Dostlar, bu haftaki yazımda Tire’ye bir ay içinde iki kez gelerek şiirlerini ve düşüncelerini paylaşan, modern düşünceli çağdaş bir insandan, Tuğrul Keskin’den söz edeceğim.   Yılar önce ünlü şair Haydar Ergülen’le Didim’deki evinde sohbet ederken Tuğrul Keskin’in bir kitabından söz etmiştik. O ana kadar kendisini tanımıyordum. İzmir’e dönünce şair ağabeyimiz rahmetli Onur Şenli’den telefonunu aldım ve o günden beri dostluğumuz sürmekte. Bunca sene süren dostluk ilişkisi nedeniyle kendisini yakından tanıma fırsatı buldum.   Şairimiz, her şeyden önce gericiliğe karşıdır.  Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, laik ve demokrat biridir. Yalandan ve ikiyüzlülükten hoşlanmaz. Tanıdığı insanlarla iyi ilişkilerini sürdürür. İnsanlarla bir arada olmayı, mücadeleyi, hak aramayı sever. Her ortamda şiir yazmayı düşünür fakat yazıya geçerken biraz sakin yerler olmasını arzu eder.  Yakınlarının belirttiklerine göre, romantik bir mizaca sahiptir. Kızı Nehir’i çok sever, onunla yakından ilgilenir. İnsanların ve sevdiklerinin sorunlarıyla ilgilenmekten hoşlanır, çözüm aramaktan ve yardımcı olmaktan mutluluk duyar. İyi huylu, biraz titiz bir insandır.   Şiirleri l980’den itibaren dergilerde yayımlanır. Toplumsal gerçekçiliği benimser ve “Yenibütün”cü şiirin manifestosunu imzalayan şairlerden biri olur. Her kesimden insanı kucaklayan ve ayrım yapmayan bir anlayışa dayalı dünya görüşünü benimseyen bu topluluk, insanı ve toplumu teslim alan paranın dayanılmaz gücüne başkaldırır. Paranın ve nesnenin tutsağı olan, emekçileri sömüren, köleleştiren kapitalizme karşı çıkar.   Şairimiz; eylemi, devrimi ve dönüşümü önceleyen bir dünya görüşünü benimser. Evrenseldir, yenilikçidir, gelenekten yararlanır ve dilin öncü yorumunu yüklenerek sanata hizmet eder, bu yolda şiirler ortaya koyar. 1990’lı yılların başında oluşturulan “Sanat Hareketi Düşüncesi”nde yer alır. Günlük olarak yayınlanan “Sol Gazete”de bir yıl ve Yurt gazetesinde altı ay kadar, ABC gazetesinde düzenli olarak kültür/politika ilişkileri üzerine yazılar yazar.   Kırk yıllık sanat hayatında tekrara düşmeden, sürekli olarak kendini yenileyen ve yeniliklere doğru koşan bir şair olmayı başarır. Şiirlerinde barış, kardeşlik, özgürlük ve insanca yaşama vurgusunu sıklıkla yapar. Eşitçe yaşanan bir dünya kurma uğruna sanatçı ve yaratıcı gücünü dizelerine aktarmaya ve okurlarına ulaştırmaya çalışır. Zulme, haksızlığa, işgale, sömürüye başkaldırışı dizelerinde görmek mümkündür. “Öfkenin Şiiri”nde, bizleri mazlumların ve eşit bir dünya kuracak olanların şiirini yazmaya davet eder.   Tuğrul Keskin, “İpekler Çoğaltmaya” kitabının başında, “şiir/şair” hakkında düşüncelerini ortaya koyarken şiiri, gündelik hayatın aşka dönüştüğü yerde, barikatlarda ve varoşlarda arar. Şairin geleneği kavradığı ölçüde gündelik yaşamın şiir olduğunu idrak edeceğini belirtir. Şiiri bir sezgi işi olarak kabul eder. Şiirde imgeyi aklın dedikoducusu olarak görür.   Babek, mazlum halkı adına vermiş olduğu mücadele ve elde ettiği başarı ile bir sembol hâline gelir. Bu eserde zulüm karşısında sergilenen kararlılık ve metanet öne çıkar. Hikâyeyi çağdaş bir yorumla kendi yaşantısına ve ideolojisine uygular; şiirine nesir dilindeki kelimeleri sokar, sesi ve sözü ustaca kaynaştırır.   “Zito i Epanastasis” adlı kitabında, Anadolu’nun işgali, “İngiliz Emperyalizminin bir oyunudur.” dedikleri için, İzmir’de Yunan Krallığınca kurşuna dizilen 200 Yunan askerin dramını dile getirir. Bu olay daha sonra “Vatanım Sensin” adlı dizide de canlandırılmıştır.   “Kavil” adlı eserinde ise ağırlıklı olarak aşk ve umut şiirleri yer alır. Çocuklarımız için, gelecekle kavilli olduğumuzu belirten şair “Kavil sözcüğü, yalnızca anlamındaki sözleşmeden ibaret değil elbette, içinde geleceğimiz de var. Gelecek denilen bilinmezi, ancak vicdan, aşk ve umutla kurabiliriz, sevgiyle örebiliriz çünkü bizim mayamızda sevgi var.” der.   Toplumda yaşananların hüznü içinde kıvranan şair, “şiirim, hayatım, sevdiceğim kanlar içinde” der. “Işık Doğudan Gelir” düşüncesiyle yüzümüzü Doğu’ya döndürmemizi ister:   “Kalk, üstümüze batının kirli gölgesi düşüyor,/ kalk doğuya dön yüzünü, güneşi uyandır yıldızları uyandır,/ kalk bozkırın rüzgârı acıtsın bedenini yalayarak, / suları uyandır, kardeleni uyandır, / durmadan ağlayan iki göz kör olur, kalk…”   Dostlar, edebiyatla kalın; umutsuz kalmayın.  
Ekleme Tarihi: 28 Haziran 2019 - Cuma

KALK GÜNEŞİ UYANDIR

Dostlar, bu haftaki yazımda Tire’ye bir ay içinde iki kez gelerek şiirlerini ve düşüncelerini paylaşan, modern düşünceli çağdaş bir insandan, Tuğrul Keskin’den söz edeceğim.

 

Yılar önce ünlü şair Haydar Ergülen’le Didim’deki evinde sohbet ederken Tuğrul Keskin’in bir kitabından söz etmiştik. O ana kadar kendisini tanımıyordum. İzmir’e dönünce şair ağabeyimiz rahmetli Onur Şenli’den telefonunu aldım ve o günden beri dostluğumuz sürmekte. Bunca sene süren dostluk ilişkisi nedeniyle kendisini yakından tanıma fırsatı buldum.

 

Şairimiz, her şeyden önce gericiliğe karşıdır.  Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, laik ve demokrat biridir. Yalandan ve ikiyüzlülükten hoşlanmaz. Tanıdığı insanlarla iyi ilişkilerini sürdürür. İnsanlarla bir arada olmayı, mücadeleyi, hak aramayı sever. Her ortamda şiir yazmayı düşünür fakat yazıya geçerken biraz sakin yerler olmasını arzu eder.  Yakınlarının belirttiklerine göre, romantik bir mizaca sahiptir. Kızı Nehir’i çok sever, onunla yakından ilgilenir. İnsanların ve sevdiklerinin sorunlarıyla ilgilenmekten hoşlanır, çözüm aramaktan ve yardımcı olmaktan mutluluk duyar. İyi huylu, biraz titiz bir insandır.

 

Şiirleri l980’den itibaren dergilerde yayımlanır. Toplumsal gerçekçiliği benimser ve “Yenibütün”cü şiirin manifestosunu imzalayan şairlerden biri olur. Her kesimden insanı kucaklayan ve ayrım yapmayan bir anlayışa dayalı dünya görüşünü benimseyen bu topluluk, insanı ve toplumu teslim alan paranın dayanılmaz gücüne başkaldırır. Paranın ve nesnenin tutsağı olan, emekçileri sömüren, köleleştiren kapitalizme karşı çıkar.

 

Şairimiz; eylemi, devrimi ve dönüşümü önceleyen bir dünya görüşünü benimser. Evrenseldir, yenilikçidir, gelenekten yararlanır ve dilin öncü yorumunu yüklenerek sanata hizmet eder, bu yolda şiirler ortaya koyar. 1990’lı yılların başında oluşturulan “Sanat Hareketi Düşüncesi”nde yer alır. Günlük olarak yayınlanan “Sol Gazete”de bir yıl ve Yurt gazetesinde altı ay kadar, ABC gazetesinde düzenli olarak kültür/politika ilişkileri üzerine yazılar yazar.

 

Kırk yıllık sanat hayatında tekrara düşmeden, sürekli olarak kendini yenileyen ve yeniliklere doğru koşan bir şair olmayı başarır. Şiirlerinde barış, kardeşlik, özgürlük ve insanca yaşama vurgusunu sıklıkla yapar. Eşitçe yaşanan bir dünya kurma uğruna sanatçı ve yaratıcı gücünü dizelerine aktarmaya ve okurlarına ulaştırmaya çalışır. Zulme, haksızlığa, işgale, sömürüye başkaldırışı dizelerinde görmek mümkündür. “Öfkenin Şiiri”nde, bizleri mazlumların ve eşit bir dünya kuracak olanların şiirini yazmaya davet eder.

 

Tuğrul Keskin, “İpekler Çoğaltmaya” kitabının başında, “şiir/şair” hakkında düşüncelerini ortaya koyarken şiiri, gündelik hayatın aşka dönüştüğü yerde, barikatlarda ve varoşlarda arar. Şairin geleneği kavradığı ölçüde gündelik yaşamın şiir olduğunu idrak edeceğini belirtir. Şiiri bir sezgi işi olarak kabul eder. Şiirde imgeyi aklın dedikoducusu olarak görür.

 

Babek, mazlum halkı adına vermiş olduğu mücadele ve elde ettiği başarı ile bir sembol hâline gelir. Bu eserde zulüm karşısında sergilenen kararlılık ve metanet öne çıkar. Hikâyeyi çağdaş bir yorumla kendi yaşantısına ve ideolojisine uygular; şiirine nesir dilindeki kelimeleri sokar, sesi ve sözü ustaca kaynaştırır.

 

“Zito i Epanastasis” adlı kitabında, Anadolu’nun işgali, “İngiliz Emperyalizminin bir oyunudur.” dedikleri için, İzmir’de Yunan Krallığınca kurşuna dizilen 200 Yunan askerin dramını dile getirir. Bu olay daha sonra “Vatanım Sensin” adlı dizide de canlandırılmıştır.

 

“Kavil” adlı eserinde ise ağırlıklı olarak aşk ve umut şiirleri yer alır. Çocuklarımız için, gelecekle kavilli olduğumuzu belirten şair “Kavil sözcüğü, yalnızca anlamındaki sözleşmeden ibaret değil elbette, içinde geleceğimiz de var. Gelecek denilen bilinmezi, ancak vicdan, aşk ve umutla kurabiliriz, sevgiyle örebiliriz çünkü bizim mayamızda sevgi var.” der.

 

Toplumda yaşananların hüznü içinde kıvranan şair, “şiirim, hayatım, sevdiceğim kanlar içinde” der. “Işık Doğudan Gelir” düşüncesiyle yüzümüzü Doğu’ya döndürmemizi ister:

 

“Kalk, üstümüze batının kirli gölgesi düşüyor,/ kalk doğuya dön yüzünü, güneşi uyandır yıldızları uyandır,/ kalk bozkırın rüzgârı acıtsın bedenini yalayarak, / suları uyandır, kardeleni uyandır, / durmadan ağlayan iki göz kör olur, kalk…”

 

Dostlar, edebiyatla kalın; umutsuz kalmayın.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.