Gaz, Fransızca "Tül" demekse de, daha çok Latince "Chaos'tan" türeyen bildiğimiz "Gaz" kullanıla gelmiştir."Hangi bildiğimiz Gaz?" deseniz yeridir. Türediği "Kaos" gibi kafa karıştırıcı, dedikoducu, mikser gibi bir sözcüktür. Gazyağı, petrol anlamına da gelir ki, gazyağıyla aydınlatılan dönemlerde baş tacı edilirken, otomobille birlikte ayağa düşmüş, özene bezene "Petrol" şarkıları yapıp,"Aman" dilediysek de "7 TL'nin altına düşmediği gibi,"Bas gaza şoför,bas gaza!"diye diye "Trafik Canavarına yataklık etmekten" suçlanmıştır."Gazocağı, gaz sobası" bitti,"Doğal gaz" devri başladı. Artık "Gaz sayacı" ile gaz kullanımı denetlenebiliyor. Fakat,"Gaz çıkarması" neyse de,"Gaz kaçırmanın" neticelerini, "O musibet kokunun" kontrolü asla mümkün değildir."Kırılan cevizlerden" sonra, minik bir hediye ya da gezintiye çıkartmaya "Gaz almak" denir ki, arada bir de olsa toplumun da "gazını almak" gerekir. Gelin görün, son yıllarda devlet büyüklerimiz,"gaz almak" yerine topluma "Gaz veriyorlar" . "Sen yaparsın! Sen halledersin, gazı" bu. Seçim öncesi Kemal Kılıçdaroğlu'na, CHP'ye sarf edilen sözler,"Beyaz Toroslar" vb.nin dışında başka şahısları da "gaza getirmiş", cesaret vermiş ki; sanki cezasız kalabileceklerinden emin, belki de göze girebilmek için, Kılıçdaroğlu'na saldırmışlardır. Ne yazık, Cumhurbaşkanı ve Devlet Bahçeli'nin, neredeyse şehit cenazesine katıldığı için Kılıçdaroğlu'nu suçlamaları, böylesi şahısları ve olayları himaye etmek, onlara ,"gaz vermek" anlamına gelebilir ki ,topluma verilen "gaz"ın sonu, kazaya değil, katliama yol açar. Sanırız, devlet büyüklerimiz bunu bizden daha iyi bilirler ve bundan daha özenli, itinalı olur, "Kaos"a değil, huzura, barışa, kardeşliğe yönelik söylemler de bulunurlar. Cenazede zorlamayla "gaz kaçmıştır". Şimdi sıra, toplumu bulanan bu musibet kokuyu zaman kaybetmeden dağıtmak, sevgiyle kuşatmaktır. Ne demişler: Bir musibet, bin nasihatten yeğdir.