bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

CAHİT KAYA
Köşe Yazarı
CAHİT KAYA
 

ÜLKENİN EMARI

Adana’daki bazı okullara söyleşiye gidiyordum. Beni çağıranlara, “Tire’den bir isteğiniz var mı?” diye sordum. “İki kilo incir getirir misin?” dediler. Söyleşiden sonra çay bahçesinde çay içiyorduk. Birkaç metre ileride kocaman bir incir ağacı gördüm. “Burada incir var. Neden benden incir istediniz?” diye sordum. “Burada kuru incir olmuyor, dediler.   O zaman öğrendim kuru incir, Aydın, İzmir ve Manisa’nın iç kesimlerinden başka yerde olmuyormuş. Su, havanın nemi incirin dalında çürümesine neden oluyormuş. Bu konu ilgimi çekti araştırdım. Dünyadaki kuru incir 148 bin tonmuş. 85 bin tonu Türkiye’de üretiliyor. 2021’de , 97 Ülkeye, 70 bin ton incir pazarlanmış  Yani dünyadaki incirin % 60’ını Türkiye yani Aydın bölgesi üretiyor.   Bir dönüme 25 incir ağacı, on dönüme 250 ağaç. Bir ağaçtan ortalama 25 kilo incir alınıyormuş. Biz 20 kilo diyelim. 5 ton incir yapar. Bu yıl kilosu ortalama yüz liradan satıldı. 500 bin lira yapıyor. İşçiliğini kendin yaparsan % 5 ile  % 10 arası maliyeti varmış. İşçi tutarsan % 30 ile % 40 arası.  500 binin % 10,  50 bin lira yapar. 450 lira kalır. 12 aya bölersek, 37 bin lira aylık gelir yapar. Eğer işçi tutarsan % 40 masraftan 200 bin lira harcarsın, 300 bin lira kalır. 25 bin lira aylık.   Menderes ovasının genel geçim kaynağı süt, süt ürünleri, besicilik. Besicilik yapmak için çok su isteyen mısır ekiliyor. 300 metreden su çıkarılıyor. Aylık 40, 50 bin lira elektrik parası, artı yem parası, taşıması, veteriner parası filan et ve süt kurtarmıyor diye köylüler her yıl isyandalar. Maliyet % 90 larda. İşçi çalıştırdığında zarar ediyorsun. Siz olsanız Menderes ovasında hangi ürünle uğraşırsınız? Bir yanda % 10, bir yanda % 90 maliyet.   Menderes ovasının tarihini araştırdığımda Menderes ırmağına 500 metre kalaya kadar incir ağacıymış her yer. Tüm Avrupa ülkelerine yüz yıl, iki yüz yıl öncesinden beri gemilerle İzmir limanından incir satıyorlarmış. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde “Dağlarından yağ, ovalarından bal akar,” diyor. Devletin yanlış politikaları ile incirin sevmediği sulu tarımla pamuk, tütün ve hayvancılıkla Menderes ovası öldürülmüş.   İzmir, İstanbul belediyesi Tire’deki hayvancılığı desteklemek için süt alıp okullarda evlerde ücretsiz dağıtıyor. Uygulama ilk bakışta güzel gibi. Ama Kars’ta, Bingöl’de, Ağrı da daha birçok yerde hayvancılığın maliyeti % 20 lerle  % 30 larda. Hayvancılık o illerde desteklenmeli. Bu bölgede İncir, zeytin, üzüm desteklenmeli. Zeytin, üzüm farklı illerde de yetiştirilebiliyor. Ama incir yok.    Süt, et üretimini ne olacak? Şu anda üretilen etin iki katını, bakın iki katını diyorum, hem de  % 10 maliyetle üretmek mümkün, kesin.  Nasıl olacak bu? Yem fiyatları ortada. Yaz kış, yağmurda çamurda, karda buzda fırtınada doğada karnını doyurabilen hayvan hangisi?  Ahırdan % seksen, doksan hiçbir şey vermiyorsun. Özel durumlar hariç. Bakın Türkiye’nin % 70’ i dağlık, tarıma elverişli değil. Yani ekilip biçilemiyor. Buralardan şu an hiçbir gelir elde edemiyoruz. Bu dağlık, taşlık, fundalık, makilik yerlerde hayvan besleyerek et, süt üretimini iki üç katına çıkarabiliriz.   Nasıl olacak bu iş? Tarıma elverişli olmayan % 70 lik kesimde 200 milyon karakeçi yetiştirebiliriz. 200 milyon değil de 100 milyon keçi beslediğimizde kişi başına bir keçiden fazla düşer. Bir keçi ortalama 30 kilo gelir. Dört kişilik aileye yıllık 120 kilo et demek.  Bir aileye ayda 10 kilo et demek. Hangi aile ayda 10 kilo et yiyor? Şu anda Türkiye’de kişi başı bazı kaynaklarda 10 bazı kaynaklarda 25 ile 32 kilo et tüketiliyor. Bunun 8 – 10 kilosu sığır, 15 ile 20 arası tavuk.   Avrupa’da 80- 90 kilo. Biz yalnızca karakeçiyle 30 kiloyu geçiyoruz. Koyun, inek de üretilecek.   Neden karakeçi?  Çünkü keçi pis suyu içmez, başka hayvanın ağzının sürüldüğü yere yaklaşmaz. Başka hayvanlardan mikrop kapmaz. Aynı zamanda dikensi bitkilerle beslenerek meraları genişletir. Koyundan, inekten yüzde seksen faklı beslenir. Karakeçi, karaçalı dikeni, ardıç, böğürtlen, eşek dikeni, köy göçeren de denen kenger, kanser otu gibi diğer hayvanların yemediği bitkileri yer. Aynı zamanda bin karakeçi ormanda 25 bin işçinin yapacağı dip temizliğini yapar. Orman yangınları dipteki kuru otlardan başlar. Keçilerin olduğu yerde dip otları olmaz. Orman yangılarını %  50 önler.   Keçiler yeni fidanları yerler. Bunun için beş altı yıl o bölgeye keçi sokulmaz ya da yeni ağaçların çevresi eskilerde olduğu gibi çevrilir. Ağaç büyüdükten sonra keçileri buralara bırakabiliriz. Keçi, maymun gibi ağaca tırmanamaz.   Bizim kiraz bahçesi vardı. Ziraatçı arkadaşları kiraz yemeye çağırmıştım. Hem kiraz yedireceğim hem de bahçemizle ilgili bilgiler alacaktım. Bahçeye geldiler. Diz boyu otların kiraz zamanı sararmış olduğunu görünce, “Ot ilacı mı attınız?” diye sordular. “Evet,” deyince hiçbiri kiraz yemedi. Nasıl üzüldüm. Ben her gün gelip avuç avuç kiraz yiyordum. Karşı yamaçlardaki zeytin bahçelerine baktılar. Her yere ot ilacı atılmış. Başlarını olumsuz biçimde salladılar.   Buranın köylerinde araştırma yaptım.  Zeytin, incir ağaçlarının diplerindeki otları biçemiyorlar, temizleyemiyorlar ot ilacı atıyorlar. Börtü böcek bile ölüyor. İçme sularına bile etki ettiği söyleniyor. İlaç parası cabası. Bu durumu köylülere sordum. “Eskiden ilaç yoktu, otları nasıl temizliyordunuz?” diye sordum.  Köylüler güldüler.   “Keçiler, koyunlar temizliyorlardı,” dediler. “Hatta zeytin ağaçlarının diplerinde piç dediğimiz sürgünler olur. Onların senede iki kez temizlenmesi gerekiyormuş. Keçiler eskiden temizliyorlardı. Şimdilerde çoğu kişi temizleyemiyor, zeytin verimi düşüyor. Otlara ilaç atıyoruz kuruyorlar ama yangın çıkacak diye ödümüz kopuyor,” dediler. Çocukluğumun geçtiği köyümün yaylasına gitmiştim. Çocukluk arkadaşım koyun otlatıyordu. Onunla biraz konuştuk. Çürümeye başlamış koyun yünlerini gösterdi. Bedava veriyoruz yünleri alan yok, yakmaya kalktım yanmadı, üstü yanıyor içinde ateş kalıyor, rüzgârda yangın çıkmasından korkuyorum. Dereye atsak suları kirletiyor, hayvanların boğazına kıl kaçıyor, demişti. Koyunların derisi, yünü ülkemizde değerlendirilmiyor. Ama bir el çantası 6 bin lira, kemer 2 bin lira. Ayakkabıyı, deri montu saymıyorum. Dayım çobandı. Koyunları senede iki kez kırkıyoruz yünleriyle tüm masrafları çıkarıyoruz, demişti. Çocukluğumdan kalan bir anı.   Bunların belediyelerle ne ilişkisi var, diyeceksiniz. Siyasi partiler bu sorunları üstüne basa basa işlesinler. O belediye başkanı seçimi kazanır. Belediye başkanları bulundukları bölgelere uygun olanları destekleyebilir. Birkaç yere deri, yün işleme tesisleri kurulmasına önayak olabilirler.  İncirin paketlenmesi, depolanması, pazarlanmasında belediye köylüye yardımcı olabilir. Reklam en önemli araç. Belediyelerde basın yayında görevliler var.   Bu sorunlar, bu sorunların çözüm yolları tüm halkı ilgilendirir. Halkçılık ilkesini savunan, tüm halkın belediye başkanı olmak isteyenlere bir kapı açılmış olur. Bunların birini, birkaçını yapan belediye başkanları bir dahaki seçime hangi partiden koyarsa kazanır. Ülkenin emarı çekilip ona göre tasarım geliştirilmeli.
Ekleme Tarihi: 20 Mart 2024 - Çarşamba

ÜLKENİN EMARI

Adana’daki bazı okullara söyleşiye gidiyordum. Beni çağıranlara, “Tire’den bir isteğiniz var mı?” diye sordum. “İki kilo incir getirir misin?” dediler.

Söyleşiden sonra çay bahçesinde çay içiyorduk. Birkaç metre ileride kocaman bir incir ağacı gördüm. “Burada incir var. Neden benden incir istediniz?” diye sordum. “Burada kuru incir olmuyor, dediler.

 

O zaman öğrendim kuru incir, Aydın, İzmir ve Manisa’nın iç kesimlerinden başka yerde olmuyormuş. Su, havanın nemi incirin dalında çürümesine neden oluyormuş. Bu konu ilgimi çekti araştırdım.

Dünyadaki kuru incir 148 bin tonmuş. 85 bin tonu Türkiye’de üretiliyor. 2021’de , 97 Ülkeye, 70 bin ton incir pazarlanmış  Yani dünyadaki incirin % 60’ını Türkiye yani Aydın bölgesi üretiyor.

 

Bir dönüme 25 incir ağacı, on dönüme 250 ağaç. Bir ağaçtan ortalama 25 kilo incir alınıyormuş. Biz 20 kilo diyelim. 5 ton incir yapar. Bu yıl kilosu ortalama yüz liradan satıldı. 500 bin lira yapıyor. İşçiliğini kendin yaparsan % 5 ile  % 10 arası maliyeti varmış. İşçi tutarsan % 30 ile % 40 arası.  500 binin % 10,  50 bin lira yapar. 450 lira kalır. 12 aya bölersek, 37 bin lira aylık gelir yapar.

Eğer işçi tutarsan % 40 masraftan 200 bin lira harcarsın, 300 bin lira kalır. 25 bin lira aylık.

 

Menderes ovasının genel geçim kaynağı süt, süt ürünleri, besicilik. Besicilik yapmak için çok su isteyen mısır ekiliyor. 300 metreden su çıkarılıyor. Aylık 40, 50 bin lira elektrik parası, artı yem parası, taşıması, veteriner parası filan et ve süt kurtarmıyor diye köylüler her yıl isyandalar. Maliyet % 90 larda. İşçi çalıştırdığında zarar ediyorsun.

Siz olsanız Menderes ovasında hangi ürünle uğraşırsınız? Bir yanda % 10, bir yanda % 90 maliyet.

 

Menderes ovasının tarihini araştırdığımda Menderes ırmağına 500 metre kalaya kadar incir ağacıymış her yer. Tüm Avrupa ülkelerine yüz yıl, iki yüz yıl öncesinden beri gemilerle İzmir limanından incir satıyorlarmış.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde “Dağlarından yağ, ovalarından bal akar,” diyor.

Devletin yanlış politikaları ile incirin sevmediği sulu tarımla pamuk, tütün ve hayvancılıkla Menderes ovası öldürülmüş.

 

İzmir, İstanbul belediyesi Tire’deki hayvancılığı desteklemek için süt alıp okullarda evlerde ücretsiz dağıtıyor. Uygulama ilk bakışta güzel gibi. Ama Kars’ta, Bingöl’de, Ağrı da daha birçok yerde hayvancılığın maliyeti % 20 lerle  % 30 larda. Hayvancılık o illerde desteklenmeli. Bu bölgede İncir, zeytin, üzüm desteklenmeli. Zeytin, üzüm farklı illerde de yetiştirilebiliyor. Ama incir yok.

 

 Süt, et üretimini ne olacak?

Şu anda üretilen etin iki katını, bakın iki katını diyorum, hem de  % 10 maliyetle üretmek mümkün, kesin.  Nasıl olacak bu? Yem fiyatları ortada.

Yaz kış, yağmurda çamurda, karda buzda fırtınada doğada karnını doyurabilen hayvan hangisi?  Ahırdan % seksen, doksan hiçbir şey vermiyorsun. Özel durumlar hariç.

Bakın Türkiye’nin % 70’ i dağlık, tarıma elverişli değil. Yani ekilip biçilemiyor. Buralardan şu an hiçbir gelir elde edemiyoruz.

Bu dağlık, taşlık, fundalık, makilik yerlerde hayvan besleyerek et, süt üretimini iki üç katına çıkarabiliriz.

 

Nasıl olacak bu iş?

Tarıma elverişli olmayan % 70 lik kesimde 200 milyon karakeçi yetiştirebiliriz. 200 milyon değil de 100 milyon keçi beslediğimizde kişi başına bir keçiden fazla düşer. Bir keçi ortalama 30 kilo gelir. Dört kişilik aileye yıllık 120 kilo et demek.  Bir aileye ayda 10 kilo et demek. Hangi aile ayda 10 kilo et yiyor? Şu anda Türkiye’de kişi başı bazı kaynaklarda 10 bazı kaynaklarda 25 ile 32 kilo et tüketiliyor. Bunun 8 – 10 kilosu sığır, 15 ile 20 arası tavuk.   Avrupa’da 80- 90 kilo. Biz yalnızca karakeçiyle 30 kiloyu geçiyoruz. Koyun, inek de üretilecek.

 

Neden karakeçi?  Çünkü keçi pis suyu içmez, başka hayvanın ağzının sürüldüğü yere yaklaşmaz. Başka hayvanlardan mikrop kapmaz. Aynı zamanda dikensi bitkilerle beslenerek meraları genişletir. Koyundan, inekten yüzde seksen faklı beslenir. Karakeçi, karaçalı dikeni, ardıç, böğürtlen, eşek dikeni, köy göçeren de denen kenger, kanser otu gibi diğer hayvanların yemediği bitkileri yer.

Aynı zamanda bin karakeçi ormanda 25 bin işçinin yapacağı dip temizliğini yapar. Orman yangınları dipteki kuru otlardan başlar. Keçilerin olduğu yerde dip otları olmaz. Orman yangılarını %  50 önler.

 

Keçiler yeni fidanları yerler. Bunun için beş altı yıl o bölgeye keçi sokulmaz ya da yeni ağaçların çevresi eskilerde olduğu gibi çevrilir. Ağaç büyüdükten sonra keçileri buralara bırakabiliriz. Keçi, maymun gibi ağaca tırmanamaz.

 

Bizim kiraz bahçesi vardı. Ziraatçı arkadaşları kiraz yemeye çağırmıştım. Hem kiraz yedireceğim hem de bahçemizle ilgili bilgiler alacaktım. Bahçeye geldiler. Diz boyu otların kiraz zamanı sararmış olduğunu görünce, “Ot ilacı mı attınız?” diye sordular. “Evet,” deyince hiçbiri kiraz yemedi. Nasıl üzüldüm. Ben her gün gelip avuç avuç kiraz yiyordum. Karşı yamaçlardaki zeytin bahçelerine baktılar. Her yere ot ilacı atılmış. Başlarını olumsuz biçimde salladılar.

 

Buranın köylerinde araştırma yaptım.  Zeytin, incir ağaçlarının diplerindeki otları biçemiyorlar, temizleyemiyorlar ot ilacı atıyorlar. Börtü böcek bile ölüyor. İçme sularına bile etki ettiği söyleniyor. İlaç parası cabası.

Bu durumu köylülere sordum. “Eskiden ilaç yoktu, otları nasıl temizliyordunuz?” diye sordum.  Köylüler güldüler.

 

“Keçiler, koyunlar temizliyorlardı,” dediler.

“Hatta zeytin ağaçlarının diplerinde piç dediğimiz sürgünler olur. Onların senede iki kez temizlenmesi gerekiyormuş. Keçiler eskiden temizliyorlardı. Şimdilerde çoğu kişi temizleyemiyor, zeytin verimi düşüyor. Otlara ilaç atıyoruz kuruyorlar ama yangın çıkacak diye ödümüz kopuyor,” dediler.

Çocukluğumun geçtiği köyümün yaylasına gitmiştim. Çocukluk arkadaşım koyun otlatıyordu. Onunla biraz konuştuk. Çürümeye başlamış koyun yünlerini gösterdi. Bedava veriyoruz yünleri alan yok, yakmaya kalktım yanmadı, üstü yanıyor içinde ateş kalıyor, rüzgârda yangın çıkmasından korkuyorum. Dereye atsak suları kirletiyor, hayvanların boğazına kıl kaçıyor, demişti.

Koyunların derisi, yünü ülkemizde değerlendirilmiyor. Ama bir el çantası 6 bin lira, kemer 2 bin lira. Ayakkabıyı, deri montu saymıyorum.

Dayım çobandı. Koyunları senede iki kez kırkıyoruz yünleriyle tüm masrafları çıkarıyoruz, demişti. Çocukluğumdan kalan bir anı.

 

Bunların belediyelerle ne ilişkisi var, diyeceksiniz. Siyasi partiler bu sorunları üstüne basa basa işlesinler. O belediye başkanı seçimi kazanır. Belediye başkanları bulundukları bölgelere uygun olanları destekleyebilir. Birkaç yere deri, yün işleme tesisleri kurulmasına önayak olabilirler.  İncirin paketlenmesi, depolanması, pazarlanmasında belediye köylüye yardımcı olabilir. Reklam en önemli araç. Belediyelerde basın yayında görevliler var.

 

Bu sorunlar, bu sorunların çözüm yolları tüm halkı ilgilendirir. Halkçılık ilkesini savunan, tüm halkın belediye başkanı olmak isteyenlere bir kapı açılmış olur. Bunların birini, birkaçını yapan belediye başkanları bir dahaki seçime hangi partiden koyarsa kazanır.

Ülkenin emarı çekilip ona göre tasarım geliştirilmeli.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.