Her dilde, cümle içerisinde birbirine uyumlu kelimeler bulunduğu gibi zıt anlamlı kelimeler de vardır. Kısanın zıttı nasıl uzunsa, zayıfın zıttı şişmandır. Açlık ve tokluk, varlık ve yokluk kelimeleri de birer zıtlık örneğidirler.
Uzunla kısayı yan yana gördüğümüzde aklımıza hemen ( sürahi ile bardak) gelir hemen gülümseriz. Zayıf ile şişmanı yan yana görünce de hayalimizde Laurel & Hardy filmlerinden bazı kareler canlanır.
Kelimeler birbirleriyle ne zaman ve nerede kardeş olurlar?...Bu soruya verilecek ilk cevap; “ Derviş dervişi tekkede / Hacı hacıyı Mekke’de bulur” şeklinde olabilir.
Burada verilen örnekte görüleceği üzere, (Derviş, tekke, hacı ve hac) kelimeleri kardeştirler.
Bir başka kulvarda bulunan kelimeler bir başka anlam yüklü cümlelerde yer alabilir. “Demir leblebi, erkete, muşta, hacamat, faça, mandepsi, manita, racon…” gibi kelimeler varoşların lümpen dünyasında yer alır. Bu kelimeler de kendi aralarında kardeştirler.
Edebi bir kaynakta rastladığınız “ Dün dünde kaldı. Bugün yeni bir şeyler söyle A cancağızım” sözünün anlamı ile bir siyasi büyüğümüze ait olan “Dün dündür, bugün bugündür” sözü arasındaki farkı idrakinize ve takdirlerinize bırakıyorum.
İlk sözde tasavvuf yolunun kardeşlik anlayışı var, diğerinde ise siyasal bir söylem söz konusu…
Hele hele; “ Ben gelmedim dava için / Benim işim sevi için / Dostun evi gönüllerdir / Gönüller yapmağa geldim…” diyen Yunus Emre’nin şiirlerindeki / İlahilerindeki kelimelerin kardeşliğine bir bakar mısınız ?...
Ya Hacı Bektaş Veli’nin sözündeki incelik .Ne güzel bir sözdür o söz; “ İncinsen de incitme !..”…Cahit Sıtkı Tarancı’nın “ Memleket İsterim” şiirindeki kelimeler…Tasavvuf ehli Arif Nihat Asya’nın şiirlerindeki dörtlüklerindeki kardeş kelimeler..
Bu günlerde , seçim sathı mailinde nefes alıp verdiğimiz anlarda neler neler duyuyoruz değil mi?...Siyasilerin yüksek sesle bağırıp çağırmaları, isnatları, suçlamaları, desteksiz atmaları, bel altından vurmaları... Vaatler, vaatler, vaatler…
Böyle bir ortamda şairlerden şiir yazmalarını, ressamların resim yapmalarını, bestekarların beste için güfte aramalarını beklemeyin.
Huzurlu bir ortamda yaşlı, yalnız ve huzursuz bir şairin şiirine gelin kulak verelim:
KAR TANELERİ
“Alıcı kuşlar gibi başımın üstünde
Dönüp durmayın
Kol kola girip yalnızlığımı
Vurmayın yüzüme kar taneleri
Ah özledim hem de çok özledim
Ezberledim beklemeyi
Yollar benim umudumdur yolları kapatmayın
Yağmayın yollarıma durun kar taneleri”
Alıcı kuşlar ve kar taneleri bu şiirde kardeş gibi adeta. Kar taneleri nispet yaparcasına kol kola girmişler.Yalnızın yüzüne yüzüne küçük darbeciklerle çarpıyorlar.Yalnızın bir beklentisi var. Beklediği var.Yolları kapatmayın,diyor.
Sayın siyasiler !
Birbirinize yüklenirken size değil de farklı bir partinin adayına oy verecek olan seçmeni ötekileştirmeyin.İncitmeyin.
Yarın öbürgün birbirinize, daha önemlisi millete bakacak yüzünüz olsun.
Demokrasinin vaz geçilmez unsurlarısınız.
Ayrı düşünsek te birlikte yaşamak zorundayız…
Bu erdemi –fazileti lütfen koruyun ve yaşatın.
Şeyh Edebali’nin deyişiyle; “İnsanı yaşat (ın) ki Devlet yaşasın”
Mehmet Sadık Medin-Tire-07 Mart 2019