İnsan; kendisini, hayatı, tüm varoluşu anlamak, mantıklı bir izah bulmak zorundadır. "Ben neyim? Bu olan biten ne?" vb. ile başlayan soruları yanıtlamadan, her şeye mantıklı bir izahat bulmadan varlığımızı sürdüremeyiz.
Keşifler, icatlar böyle olmuş insanoğlu bu günkü uygarlığına anlama, öğrenme çabasıyla ulaşmıştır. Bilgi edinmek, bilgi sahibi olmak insanın en önemli özelliğidir.
Her insan gibi ben de, aklım kestiğince hayatı anlamaya, öğrenmeye, akla uygun bir izah bulmaya çalışıyorum. Daha cevap bekleyen bir yığın soru var. Günlerce uykusuz kaldığım, yemek yemeği unuttuğum anlar oldu. İyi-kötü, doğru-yanlış, bu güne kadar geldim. İnanın, olan biteni anlamaya çalışırken bu kadar, zorlandığım an olmadı.
Lütfen biri izah etsin neler oluyor benim ülkemde? Son günlerde olan bitenleri anlamaya çalışmaktan helâk oldum. Ama nafile, ne hinliklere eren aklım, bu olan biteni anlamaya yetmiyor. Sonuçta AKP bir parti değil mi? Parti başkanları ve diğerleri seçimle gelmedi mi? Seçim niye yapılır? Seçimin anlamı nedir? O'na soruyorum, buna soruyorum, hepsi benden beter, kimsenin olup bitenlere aklı ermiyor.
Madem, seçmenin tercihinin bir önemi yok niye seçim yapılıyor? TV’de beyin yıkayıcılar, daha YSK kararını açıklamadan, Apo ziyaretini, bunun sonuçlarını, yeni ittifakları, yeniden seçimi halka benimsetmeye, kabul ettirmeye çabalıyorlar. Öyle olursa böyle olurmuş da... Efendiler, bir seçim yapıldı ve İmamoğlu kazandı, hadise bundan ibarettir. Peki, neden apaçık bu gerçek kabullenilmiyor? Böyle bir şeyin demokrasilerde yeri yoktur. AKP adayı kazanana kadar seçim mi yapılacak?
Rahmetli Erbakan "Bu iş ya seçimle, ya da... olacak" demişti. Seçimle anca buraya kadar olabiliyor, bu açık. Kapalı ve karanlık olan bundan sonrası.
Özellikle 15 Temmuzdan sonra on binlerce insanın silahlandırıldığını okumuştuk. O silâhlar kime karşı kullanılacak?... Özgür Suriye Ordusu'nun Türkiye'de konuşlandığı söyleniyor. Bu hayli "özgür" ordunun görevi nedir?
Sorular, sorular, cevap bekleyen sayısız sorular.
Bir bakıyorsunuz, devleti idare edenler, en önemli mevkilerde bulunanlar, en önemli işadamlarıyla, birbiriyle akrabalar. Demirel'in kardeşleri, yeğenleri; Özal'ın çocukları ve prensleri vardı. Ama Demirel'in dediği gibi, Türkiye Cumhuriyeti, ne muz cumhuriyeti, ne de çadır devletiydi. Oysa bu gün herkes, "akraba devleti " olduğumuzu söylüyor. Devlet, hepimizin,"ana"sı, "baba"sı değil mi? Bu "damatlarla" ne bağımız olabilir? Gel de çık işin içinden.
Bunun gibi cevap bekleyen sorularla bunaldım. Adettir, yardım isterken "Lütfen bir el atar mısınız" denir. Lütfen bir el atar mısınız? Anca el birliğiyle gelebiliriz bu karanlık günlerin üstesinden.