Milli marşlar; insan topluluklarının ‘’millet’’ olmaya başladığı dönemlerde ortaya çıktı. İlk milli marş İngiltere’de yazıldı. Dünya’da en çok bilinen ve diğer milletleri en çok etkileyen milli marş ise Fransız’ların Marseyyez’idir. Paris’in İngiliz işgalinde başkentlerini savunan Marsilya Taburundan bir subay tarafından yazılmıştır.
19. Yüzyıl’da bazı Avrupa ve bağımsızlığa kavuşan Latin Amerika ülkeleri milli marşlarını yazdı ve kabul etti. Bunu bir moda gibi kabul eden son dönem Osmanlı sultanları kendileri için marşlar bestelettirmişler fakat bunlar millete mal olmamıştı. Kurtuluş Savaşı’na gelindiğinde Türklerin bir milli marşı yoktu. Oysa bu savaşta askerleri gayrete getirecek, direnme duygularını pekiştirecek bir marşa gerek vardı. Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgi ve ülkedeki işgal nedeniyle milletin ve askerin morali bozuktu.
Genelkurmay başkanı İsmet Bey, Eğitim Bakanı Rıza Nur’u ziyaret ederek Marseyyez örneğinde bir milli marş önerdi. Milli Meclis’in ilk Eğitim Bakanı Rıza Nur döneminde milli marş için bir yarışma düzenlendi. Yarışmanın koşulları gazetelerde ilan edildi. Buna göre marş milletimizin giriştiği iç ve dış mücadeleyi dile getirecekti. Marş Bakanlığa gönderilecek şiirler arasından bir edebiyat kurulu tarafından seçilecek, kazanana 500 lira ödül verilecekti. İlanda tüm kalem erbabı göreve davet ediliyordu.
Hakimiyeti Milliye gazetesi yarışma haberinde, milli marşın ne olduğunu halka anlatmak için çok isabetli olarak ‘’VATAN TÜRKÜSÜ’’ ifadesini kullandı.
Eğitim Bakanlığı yarışmaya katılan 724 şiiri inceledi. Hiç birini milli marş olacak değerde bulmadı. Rıza Nur’un görevden ayrılmasıyla bakan olan Hamdullah Suphi (TANRIÖVER) beyin dikkatini üniversiteden hocası olan Burdur Milletvekili Mehmet Akif’in yarışmaya katılmayışı çekti. Mehmet Akif Türkiye’nin en ünlü şairlerindendi. İstanbul işgal edilince Şeyhülislamlık’taki görevini bırakarak Ankara’a koşmuştu. Mecliste sadece yemin için kürsüye çıkmış, Konya, Burdur, Kastamonu ve Antalya’da halkı milli mücadeleye sevk eden konferanslar vermeye gitmişti.
Hamdullah Suphi’nin araştırmaları sonucu Mehmet Akif’in ödül konduğu için yarışmaya katılmadığı ortaya çıktı. Herkesin elinden gelen özveriyi gösterdiği, cephelerde askerin vatan için canını verdiği, kadınların kağnı kollarında cephane taşıdığı bir zamanda yazacağı ‘’VATAN TÜRKÜSÜ’’ için paramı alacaktı ?
Hamdullah Suphi, 5 Şubat 1921 tarihinde bir mektup yazarak her şeye rağmen yarışmaya katılmasını, endişelerinin giderileceğini bildirdi.
Mehmet Akif kendisine tahsis edilen Tacettin Dergahı’na çekilerek, on gün içinde İSTİKLAL MARŞI’nın on dörtlükten oluşan sözlerini yazdı. Dergaha gelen konuklarına okuyarak görüşlerini aldı. Şiirini bakanlığa gönderdi.
Meclis çalışma yılına 1 Mart 1921 günü Meclis Başkanı Mustafa Kemal’in açılış konuşmasıyla başladı. Sonrasında Hamdullah Suphi Beyin seçilen şiirlerden birini kürsüden okuması istendi. Hitabet ustası Hamdullah Suphi Bey on kıtalık şiiri okuyuşu sırasında altı kez alkışlarla kesildi. Şiir bittiğinde salon alkışlarla inledi.
Cephelerde çarpışan kahraman askere adanmıştı ve onlara ‘’KORMA’’ diye sesleniyordu. Yurtta tüten son ocak kaldıkça yıldızının parlayacağı, hür yaşamış millete kimsenin zincir vuramayacağıyla devam ediyordu.
Şiir Meclis’te 12 Mart 1921 tarihinde İSTİKLAL MARŞI olarak kabul edildi.
Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nın aldığı övgülerden hayatının en büyük heyecanını duymuştur. Ödül kazanmak için yazmak bir tarafa, ‘’bu marş millete mal olmuştur’’ diyerek bütün şiirlerini topladığı Safahat adlı kitabına da koymamıştır.
Ankara’da havalar soğuk geçmektedir ve Akif’in sırtında giyecek bir paltosu bile yoktur. Buna rağmen şart koştuğu gibi 500 lira ödülü almayıp, yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Darülmesai’ye bağışlamıştır.
Kaynaklar:
Zeki SARIHAN-Vatan Türküsü İstiklal Marşı Tarihi ve Anlamı-ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ YAYINI-2008
Ahmet CEYHAN-Şükran KURDAKUL-Türk ve Dünya edebiyatında Şairler ve Yazarlar-GENDAŞ YAYILARI tarihsiz