Başlıktaki soruyu önce kendim cevaplayayım. Evet çok seviyorum. Beni sıkı takip eden okurlarım hatırlayacaklardır. Birçok yazımda aşk derecesinde olan bu sevgimi dile getirmiştim. Kısaca hatırlatayım: Kuleli Askeri Lisesi sınavını kazanıp gelişimle tanışmıştım İstanbul’la. Çocuk aklımla öyle hayran kalmıştım ki Kuleli rüyası hüsranla sonuçlanıp memleketim Tire’ye dönerken “ Bir gün yine geleceğim İstanbul “ hülyasına dalmıştım. Nitekim İmroz ( Gökçeada ) Öğretmen Okulunu bitirdiğimde girebileceğimiz hemen hemen tek okul Eğitim Enstitüleri idi . O yıllarda 12 Eğitim Enstitüsü vardı. Benim tercihim tereddütsüz İstanbul Eğitim Enstitüsü olmuştu. Nasip oldu bu okulun sınavını da kazandım.
İstanbul o yıllarda 2-2.5 milyon civarındaydı. Biz bu şehrin güzelliklerini yaşarken şimdi hepsi rahmetlik olan hocalarımız “Arkadaşlar İstanbul bizim gençliğimizde, İstanbul’du şimdi İstanbul’da yaşanmaz” diyorlardı. Nüfus onların zamanında 1 milyon civarındaymış. Şimdi 15- 20 milyon civarındaki halini görselerdi herhalde ruhsal bunalımlara sürüklenirlerdi.
Nasıl böyle bir felakete sürüklendi İstanbul:
1 - Öncelikle “Taşı toprağı altın” olarak görülen bu şehre yurdun dört bucağında dara düşen insanlarımızın geçim kaygılarıyla İstanbul’a akın etmektedir.
2- Bizim zamanımızda İstanbul, İTÜ, Marmara Üniversitesi , Yıldız Teknik Üniversitesi ve üç beş tane de yüksek okul vardı. Şu anda bildiğim kadarıyla 60- 70 civarında Devlet ve Özel sektörün üniversitesi bulunmaktadır. Bu okullara yerli ve yabancı öğrenci okumak için gelmekte
3- Fabrikalar, atölyeler, ticaret merkezleri buraya yığılmış vaziyettedir.
4-Son 10 yılda bir milyondan fazla düzensiz göç gerçekleşmiştir.
5- İstanbul’un doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri bu şehri bir cazibe merkezi haline getirmiştir.
6- Ticari, kültürel ve turistik faaliyetler çerçevesinde her gün binlerce kişi İstanbul’u ziyaret etmektedir. Daha pek çok nedenle İstanbul’un nüfusu kontrolsüz bir şekilde çoğalmıştır.
Nüfusun hızla artması İstanbul’u yaşanmaz hale getirmektedir. Ulaşım, öğrencilerin yurt sorunları, beslenme, barınma, fiat artışları , çevre kirliliği, muhtemel deprem tehlikesine karşı gerekli tedbirleri yapıların sağlamlaştırılması almamak başta olmak üzere daha pek çok sorunların yaşanması hayatı kabusa çevirmektedir. İstanbul’a yılda bir kez ziyaret ibadettir” başlıklı bir yazı kaleme almış biri olarak İstanbul’da sürekli yaşamayı hiçbir zaman düşünmemişimdir.
Peki İstanbul’u bu noktaya kim getirmiştir, bu duruma gelmesi İstanbul’a bir ihanet olarak değerlendirilecekse, bu ihaneti kim ve kimler yapmıştır? Herkesin bu ihanette payı vardır, gelmiş geçmiş iktidarların, gelmiş geçmiş İstanbul Belediye başkanlarının Sayın Cumhurbaşkanının ifadesine göre Recep Tayyip Erdoğan’ın da büyük payı vardır.
Ufukta İstanbul’a yapılabilecek en büyük ihanet, sisler bulvarının ardında sırıtmaktadır. !5 gün sonra yapılacak yerel seçimlerde Türkiye seçimleri bir tarafa İstanbul’a seçilecek belediye başkanı bir tarafta, nerdeyse bütün başkanlar sizin olsun İstanbul’u bize verin yeter diyecek noktaya gelenleri de konuşacağız.
İstanbul’u sevenler seçim meydanlarına ve sandık başına…