bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

KALEYE SIZANLAR

Tire 23.05.2015 - 15:02, Güncelleme: 19.02.2023 - 03:58
 

KALEYE SIZANLAR

- Halk şeytanın farkına varamaz, hatta şeytan yakasına yapışsa bile. Johann Wolfgang von Goethe ( Alman edebiyatçı ve politikacı )
Londra ’da  tarihi  bir  bina.   Anglikan - Yahudi  Ortak  Komisyonu  Üyeleri  toplantı  halinde.  Hükümetler  üstü  güçler,  karar  vericiler  ( Üst  Akıl )  bu  salonlarda  çalışıyor,  üretiyor.  Cahil  toplumlara  gönderilecek  olan  zehirli  akrepler  bu  salonlarda  eğitiliyor.    KALEYE    SIZANLAR SAĞLIKLI   GÖVDEYE   göz  diken  ve  musallat  olan  kötü  bir  hastalık  gibi,  ülkemizde  sinsice  yayılan  misyonerlik ;  batı  zihniyetinin,  batı  emperyalizminin  en  önemli,  en  tehlikeli  silahlarından  biridir.  Amacı ;  Türk  Halkı ’nı  kendi  kültüründen  ve  inancından  soğutmaktır.  Yabancıların  yürüttüğü  çok  sayıdaki  proje,  dinsel  ya  da  ruhsal  etkinlik  perdesiyle   masum  gösterilmeye  çalışılsa  da,   bıraktığı  hasarlar  büyüktür.      Dikkatle  incelendiğinde  anlaşılabilir  ki ;  Hristiyan  dünyasında  2  önemli  kilise  kavramı  bulunuyor  ve  bunlar  destekleniyor,  yaşatılıyor.  Birincisi ;  bildiğimiz,  içlerinde  ibadet  edilen,  günah  çıkarılan  ( sözde )  kiliseler,  yani  görkemli,  yüksek  taş  yapılar.  İkincisi ;  adres,  alan,  mekan  olarak  göze  çarpmayan,  yönetimi,  bütçesi  hakkında  fazla  bir  şey  bilinmeyen  kiliseler  grubu  olup,  Invisible  Church  ismiyle  anılıyor.  Protestanlar  tarafından  kurulan,  yönlendirilen  ikinci  kilisenin  sunduğu  ( dayattığı )  görüşler,  yayınlar,  bizim  açımızdan  düşündürücü.  Diyorlar  ki :  Kimseyi  zorlamayacağız.  İnsanların,  basamak  atlar  gibi,  Müslümanlık ’tan  Hristiyanlığa  geçmeleri  gerekmiyor.  Yaşadıkları  bölgede,  oldukları  gibi  kalsınlar  ama  bizim  istediğimiz  gibi  düşünsünler.  Bir  Müslüman ;  Müslüman  gibi  düşünemesin,  Müslüman  gibi  davranamasın  ama  hep  Müslüman  bir  insan  olduğuna  inansın,  İslam  Dini ’ne  uygun  bir  hayat  yaşadığına  inansın.  Bunu  sağlamalıyız  ki  Yeryüzündeki  İslamiyet  kendi  kendine,  bütünüyle  çöksün.  Böylece  boşalan  alanlara  malzemelerimizi  problem  yaşamadan  yerleştirebilelim.  Etkili  formül  budur.  Diğer  formüllerle  İslamiyet ’i  durdurmak,  zayıflatmak  mümkün  değildir.  Hissettirmeden,  uyandırmadan   her  Müslüman ’ın  kafasına  girilmelidir,  kalbine  girilmelidir.   Vay  be !   Süper  zekalara  sahip  adamlardan   süper  ötesi  buluşlar.      Efendim,  ne  durumda  olduğumuza  şöyle  bir  bakalım.  10  yıl  önce,  20  yıl  önce,  50  yıl  önce,  100  yıl  önce  nasıldık  ( ahlak  ve  kültür  açısından )?   Çözülüyoruz,  yozlaşıyoruz.  Bizimle  birlikte  ( belki ),  birçok  arkadaşımız,  dostumuz,  kardeşimiz ;  bir  Müslüman  gibi,  bir  Türk  gibi  düşündüğünü  sanarak,  hatta  iddia  ederek,  gerçekte  Hristiyanların  istediği  biçimde  düşünüyor,  yaşıyor,  tüketiyor  olabilir.   Yanlış  yollardan  yürüdüğü,  yanlış  işler  yaptığı,  yanlış  organizasyonlara  ortak  olduğu  halde,  doğru  yollardan  yürüdüğünü,  doğru  işler  yaptığını,  doğru  organizasyonlara  ortak  olduğunu  sanan  pek  çok  insanımız  var.  Peki,  oluşan  korkunç  tabloların  sorumlusu,  suçlusu  kimdir ?  Kimlerdir ?  Gerçek  sorumluları,  suçluları  saptamak  öyle  zor  ve  riskli  ki ;  okyanusun  dibindeki  karanlık  mağarada  kilometrelerce  sürünerek  ilerlemenin  ardından,  tekrar  derin  ve  ışıksız  bir   sualtı  kuyusuna  dalmaya,  oradaki  gizli  kapıyı,  kapı  kilidini  aramaya  benziyor.  Soruların  yanıtları  o  kapının  hemen  arkasında  ama  geriye  sağ  salim  dönememek  de  olası.  Aslında  maşalar,  tetikçiler,  kemirgenler  her  zaman  belli.  Görev  dağılımları  her  zaman  belli.  Her  dönemin  kaliteli  oyuncuları  var.  Entelektüel  ve  halkçı  geçinen  bazı  sahte  aydınların,  demokrat  ve  insancıl  geçinen  bazı  sahte  politikacıların,  bilgili - sevgili  geçinen  bazı  sahte  din  adamlarının  ve  medyanın  büyük  bölümünün  kurguları,  atakları   Halkımızı  yorgun  düşürmekte.  Değerli  zamanlarımız  gereksiz  meşguliyetlerle  geçip  gitmekte.  Kafalarımız  karıştırıldı,  bulandırıldı.  Nelere  dikkat  edeceğimizi,  nelere  üzüleceğimizi   bilemiyoruz.  GAP  bölgesindeki  topraklarımızın  sürekli  İsrail ’e  pazarlandığına  mı  üzülelim,  politikacılarımızın  çelişkili,  düzeysiz  ve  saygısız  yaklaşımlarına  mı  üzülelim,  gerçekten  bilemiyoruz ?      Kiliseler  hiç  boş  durmazlar,  kapıları  24  saat  açıktır.  Disiplinli,  sıkı  çalışmaları  için,  insanların  ilgisini,  güvenini  kazanmaları  için,  rakip  gördükleri  dinleri  susturmaları  için  kiliseler  kurulur  ve  hükümetlerce  desteklenir.  Onlardan,  hayır  işleri  ( yemek  ikramı ),  kritik  konferanslar  düzenlemeleri   de  istenir.  Bunlar  arasında,  Anglikan  Kilisesi  ( İngiltere ’nin  Ulusal  Kilisesi ),  diğer  Katolik  ve  Ortodoks  kiliselere  oranla  daha  küçük  olmasına  rağmen,  oldukça  aktif  bir  kilisedir.  150  yıldır  sürdürdüğü,  her  10  yılda  bir,  yeni  dönemin  hangi  girişimlerle  ve  eylemlerle  doldurulacağını  anlatan  dosyaların  tartışıldığı  konferanslar  büyük  öneme  sahip.  17  yıl  önce  ( 18  Temmuz  1998 )  konferansların  14. sü  gerçekleştirildi.  İsmi :  LAMBETH  KONFERANSI.  Alınan  kararların  bazıları  açık,  bazıları  gizliydi.  Konferansa,  tümü  Protestan,  800  piskopos  katıldı.  Amerikan  Delegasyonu ’nda  120  piskopos  bulunuyordu.  Amerika ’dan  katılan  Episkopal  Kilisesi ;  Türklere  karşı  acımasız,  düşmanca  davranmayı  kendisine  resmen  ilke  edinmiş  bir  kilise.  Geçmişte,  Lozan  Antlaşması   Amerikan  Senatosu ’na  sunulduğunda  bu  kilisenin  ağırlığı,  direktifi  yönlendirici  olmuştur.  Türkiye ’de  Ermenilere  baskılar,  işkenceler  uygulanıyor.  Türkiye ’nin  doğusu  Ermenilere  bırakılsın   sözleriyle  yaratılan  atmosferde   Senato  Üyeleri  Lozan  Antlaşması ’nı  özgür  vicdanlarıyla  onaylayamamışlar,  askıda  bırakmışlardır.  İşte  bu  duruma,  bu  kilise  neden  olmuştur.  Günümüzde  de  Amerika ’nın  Lozan  Antlaşması ’na  sıcak  bakmadığı  ( bakamadığı ),  içindir  ki ;  Türkiye ’nin  TAM   BAĞIMSIZLIĞI  Amerika  ile  ikili  anlaşmalar  çerçevesinde   SINIRLIDIR.   Devletimizin,  özel  çalışmaları,  geleceğe  dair  savunma  hazırlıklarımız  bile  Kırılmaz  Amerikan  Kalıbı ’nın  dışına  çıkamıyor.   A.B.D ’nin  onayı,  icazeti  gerekiyor.  Lozan  Antlaşması ’ndaki  boşluğu  görüp,  sırf  buradan  hareket  eden,  Türkiye ’nin  başına  çorap  örmeye  çalışan  masonik  kuruluşlar  var  ve  bu  kuruluşların  son  yıllarda  tercih  ettikleri  kavramlar,  taktik  söylemler  endişe  verici.      Lambeth  Konferansı ’nda  Anglikan  Kilisesi ’nin  10  yıllık  Kutsal  Eylem  Planı   hazırlanırken  şöyle  bir  açıklama  yapıldı :  Bize  doğru  güçlü  yönelişi  hissediyoruz.  Kenya,  Uganda,  Nijerya,  Tanzanya  başta  olmak  üzere  Afrika  ülkeleri  Müslümanlığı  bırakıyor,  dinimize  katılıyor.  Sevgimize  sığınıyorlar.  Onların  borçlarının  hemen  silinmesini  istiyoruz.  Aynı  çalışmalarımızı  Ortadoğu  genelinde,  Türkiye ’de  ve  Orta  Asya  Cumhuriyetleri ’nde  sürdüreceğiz.  Çalışmalarımızdan  iyi  sonuçlar  alacağımızdan  eminiz.   Allah  Allah.  Eminiz   diyor  adamlar.  Diyebiliyorlar.      Konferans  sırasında  kontrol  edilen  kırmızı  özel  bir  dosya  vardı  ki,  üzerinde  şu  yazılıydı :  DIALOGUE.  Türkçesi :  Diyalog.  İşte  bu  özel  dosya,  o  tarihten  tam  30  yıl  önce  düşünülmüştü.  Dosya  içeriğinin  hızlandırılması,  hedef  ülkelerde  Diyalog  kavramının  yerleştirilmesi  karara  bağlandı.  Görevlilere,  Tanrı  ve  Kutsal  Değerler  Adına   yemin  ettirildi.  Düğmeye  basıldı.  İlk  zamanlarda,  bu  dayatmanın  nasıl  zararlı  olacağını,  sonunun  nerelere  varacağını  İslam  Alemi ’nde  pek  az  insan  çözebildi.  Toplantıda  söz  alan  piskopos  Simon  Chiwanga  dedi  ki :  Biz  pastoral  kilise  değiliz.  Küçük  cemaatleri  yönlendiren  kilise  değiliz.  İnancımızı  dışa  vuracağız.  Misyonerliğimizi  geniş  ölçülerden,  dokunulmazlık  zırhıyla  götüreceğiz.  Diyalog  yakında  Türkiye ’nin  gündemine  girecek.  Müslüman  ülkelerde  diyalog  zeminlerini  oluşturacak  olan  şahısların  yine  o  ülkelerden  seçilmesi,  içeriden  temin  edilmesi  yoluna  gidilecek.  Türkler,  karşılarında  bizi  değil,  Anglikan  yapılmış,  kendi  dillerinden  konuşan,  ikna  edici  TÜRK   PROTESTANLARI ’nı  görmeli  ve  saygıyla  dinlemeli.  Türklerin  kalesi  ancak  böyle  sarsılır  ve  yıkılır.   Şeytana  özgü  bir  mantık …  Araştırdığımızda  görüyoruz.  Diyalog  olayı ;  Avrupa  Birliği ’nin  önemsediği,  yarın  ve  yarından  sonra  kesinlikle  aleyhimize  sonuçlar  doğuracak  politikalardan  sadece  biridir.  Vatikan  ile  Avrupa  Birliği  ayrılmaz,  ayrı  düşünülemez  unsurlardır.  Dünyada,  Hristiyanlık  adına  Diyalog  Çağrısı  yapan  ve  resmen  çalışmaları  başlatan  Vatikan ’dır.  İlk  çağrı  önce  Ortodokslar  için  yapılmış  olup,  bütün  Hristiyan  kuruluşlar   DÜNYA  KİLİSELER  BİRLİĞİ   adı  altında  acilen  toplanmıştır.  İlginç  bir  başka  detay  da  şu.  Vatikan ’ın  yayınlamış  olduğu  800  sayfalık  CATECHISM  isimli  kaynak  kitabın  ( Katoliklerin  uymak  zorunda  oldukları  rehber )  223.  sayfasında  yazıyor  ki :  Yürüttüğümüz  misyonerlik,  dinler arası  diyaloğu  ön  görür.   Kitabın  227.  sayfasına  bakalım.   İncil ’i  tanımamış  olan  İslami  kesimlere  bol  miktarda  vermeliyiz,  okutmalıyız.  Her  kavim  gibi  Müslümanlar  da  İsa  Mesih ’in  kurtarıcılık  planında  yer  alırlar.  Çünkü  onlar  da  İbrahim  Peygamber ’in  inancına  bağlıdırlar.  Toplantılarında :  Müslümanlar,  Muhammed ’in  peygamber  olarak  gönderilmesi  nedeniyle  değil,  İbrahim ’in  soyundan  geldikleri  için  Müslüman ’dırlar.  Dolayısıyla  tarihsel  bağımız  nedeniyle  ( bu  bağın  hatırı  için  demek  istiyorlar )  onları  da  KURTARILMAYA  LAYIK  görmekteyiz   diyorlar.  Bakışları,  ifadeleri  özetle  bu.  Allah  Aşkına,  kim  kimi  kurtaracak ?  Onlara  göre  biz ;  Aşağılarda,  kurtarılmayı  bekleyen  zavallı  kavimlerden   oluyoruz.   Hamdolsun,  dinimiz  en  son  ve  en  mütekamil  ( donanımlı,  mantıklı,  olgun )  tek  dindir.  Bugün  Hristiyanlık  ve  Yahudilik,  sonradan  hurafe  ve  şirk  yollarından  gitmeyi  SEÇEN,   SEVEN  insanların  varoluş  tarzıdır.  Yaşam  felsefeleridir.  Bu  kesin,  açık.  Onların  din  dedikleri ;  ARTIK   DİN  DEĞİL.  Bozdukları,  değiştirdikleri  kitabı  biz  ne  diye  okuyalım ?  İstemiyoruz,  çünkü  yeni  baskılarının  orijinal  olmadığı  defalarca  kanıtlandı.  Yüce  Allah ’ın  tek  bir  dini  vardır,  o  da  İSLAM ’dır.   Hristiyan  etki  ajanlarına  göre :  Türkler ;  barbar,  suçlu,  günahkar  kavimdir.  1915  ile  1923  yılları  arasında  8  milyon  Hristiyan ’ı  acımadan  katletmişlerdir.  Yaptıkları  soykırımın  adını  da  her  gittikleri  yerde  Kurtuluş  Savaşı  olarak  sunuyorlar.       Güdümlü  televizyonlarda,   gerek  milliyetimize,  gerekse  dinimizin  uygulamalarına  yönelik  polemiklerin,  tartışmaların  arkasında  da  kiliselerin  uzantıları  ( maşaları )  ve  İngiliz  İstihbaratı  bulunmaktadır.  Amaçları,  Türk  Toplumu ’nu  derinden,  köklerinden  yıpratmak.   Müslümanlarla  uğraşmaya  ama  asıl  önemlisi,  Müslümanları  kandırmaya,  birbirine  kırdırmaya  devam  edecekler.  Vazgeçmeyecekler.  İsrail  ve  Vatikan  bu  konuda  kararlı.   Türkiye ’deki  samimi  Müslümanların  ayakta  kalma  mücadelesi  dünya  Müslümanları  ve  İslam  Dini  açısından  önemli.  Allah  korusun,  Türkiye ’nin  DOĞUSU  çökerse  ( sabırla  bekliyorlar ),  bu  çökmeyle  birlikte  açılacak  olan  boşluğu  doldurmaya  hazır   AKBABALAR  SÜRÜSÜ   vardır.  Öyleyse,  atalarımızdan  devraldığımız  inancın  ve  buna  bağlı  geleneklerin,  ahlakın  ayakta  kalması,  dik  durması,  Türkiye ’de  yaşayan  Müslümanların  kendi  aralarında  ayrışmadan,  bölünmeden  Cumhuriyet ’e,  Vatan  Toprakları ’na  daha  çok  sahip  çıkması   ZORUNLU.   Yüce  Allah ’ın  rızasını,  sevgisini,  nimetlerini   incitmemek  için  bütün   İŞBİRLİKÇİ   TEZGAHTARLARDAN   uzak  durmalıyız  ve  AKLIMIZI  KULLANMALIYIZ.  Başkalarının  sunduğu  aklı  değil,  kendi  aklımızı  kullanmalıyız.  Kale  yıkıldıktan  sonra,  gemi  çürüdükten  sonra,  yüreğimiz  söküldükten  sonra,  birikimlerimizi  birilerine  teslim  ettikten  sonra ;    uyansak,  ağlasak,  isyan  etsek,  çıldırsak   ne  işe  yarar  ki ?          GÜN,   SAĞLAM  DURMA  GÜNÜDÜR.   KONUYLA   İLGİLİ   ÖNEMLİ   KAYNAKLAR   1 - The  Freedom  of  Conscience  and  of  Religion by  His  Holiness  Pope  John  Paul  II,  September  1980 2 - The  World  Catholic  Report,  May  1995 3 - Islam  et  les  chretiens  quel  dialogue Henry  Teissler 4 - Byzantine  Theology,  Doctrinal  Themes John  Meyendorff 5 - Jean  Ziegler ’ın  açıklamaları ( İsviçreli  eski  parlamenter,  toplum  bilimci ). Gazetemizde  yayınlanan  makaleler yazarından  izin  alınmadan  kopyalanamaz,  çoğaltılamaz. Copyright - Büyük  Tire  Gazetesi  2015         
- Halk şeytanın farkına varamaz, hatta şeytan yakasına yapışsa bile. Johann Wolfgang von Goethe ( Alman edebiyatçı ve politikacı )

Londra da  tarihi  bir  bina.   Anglikan - Yahudi  Ortak  Komisyonu  Üyeleri  toplantı  halinde
Hükümetler  üstü  güçler,  karar  vericiler  ( Üst  Akıl )  bu  salonlarda  çalışıyor,  üretiyorCahil  toplumlara  gönderilecek  olan  zehirli  akrepler  bu  salonlarda  eğitiliyor.   

KALEYE    SIZANLAR

SAĞLIKLI   GÖVDEYE   göz  diken  ve  musallat  olan  kötü  bir  hastalık  gibi,  ülkemizde  sinsice  yayılan  misyonerlik ;  batı  zihniyetinin,  batı  emperyalizminin  en  önemli,  en  tehlikeli  silahlarından  biridir.  Amacı ;  Türk  Halkı nı  kendi  kültüründen  ve  inancından  soğutmaktır.  Yabancıların  yürüttüğü  çok  sayıdaki  proje,  dinsel  ya  da  ruhsal  etkinlik  perdesiyle   masum  gösterilmeye  çalışılsa  da,   bıraktığı  hasarlar  büyüktür.
     Dikkatle  incelendiğinde  anlaşılabilir  ki
;  Hristiyan  dünyasında  2  önemli  kilise  kavramı  bulunuyor  ve  bunlar  destekleniyor,  yaşatılıyor.  Birincisi ;  bildiğimiz,  içlerinde  ibadet  edilen,  günah  çıkarılan  ( sözde )  kiliseler,  yani  görkemli,  yüksek  taş  yapılar.  İkincisi ;  adres,  alan,  mekan  olarak  göze  çarpmayan,  yönetimi,  bütçesi  hakkında  fazla  bir  şey  bilinmeyen  kiliseler  grubu  olup,  Invisible  Church  ismiyle  anılıyor.  Protestanlar  tarafından  kurulan,  yönlendirilen  ikinci  kilisenin  sunduğu  ( dayattığı )  görüşler,  yayınlar,  bizim  açımızdan  düşündürücü.  Diyorlar  ki :  Kimseyi  zorlamayacağızİnsanlarınbasamak  atlar  gibiMüslümanlıktan  Hristiyanlığa  geçmeleri  gerekmiyorYaşadıkları  bölgedeoldukları  gibi  kalsınlar  ama  bizim  istediğimiz  gibi  düşünsünlerBir  MüslümanMüslüman  gibi  düşünemesinMüslüman  gibi  davranamasın  ama  hep  Müslüman  bir  insan  olduğuna  inansınİslam  Dinine  uygun  bir  hayat  yaşadığına  inansınBunu  sağlamalıyız  ki  Yeryüzündeki  İslamiyet  kendi  kendinebütünüyle  çöksünBöylece  boşalan  alanlara  malzemelerimizi  problem  yaşamadan  yerleştirebilelimEtkili  formül  budurDiğer  formüllerle  İslamiyeti  durdurmakzayıflatmak  mümkün  değildirHissettirmedenuyandırmadan   her  Müslümanın  kafasına  girilmelidirkalbine  girilmelidir.   Vay  be !   Süper  zekalara  sahip  adamlardan   süper  ötesi  buluşlar.
     Efendim,  ne  durumda  olduğumuza  şöyle  bir  bakalım.  10  yıl  önce,  20  yıl  önce,  50  yıl  önce100  yıl  önce  nasıldık  ( ahlak  ve  kültür  açısından )?   Çözülüyoruz,  yozlaşıyoruz.  Bizimle  birlikte  ( belki ),  birçok  arkadaşımız,  dostumuz,  kardeşimiz ;  bir  Müslüman  gibi,  bir  Türk  gibi  düşündüğünü  sanarak,  hatta  iddia  ederek,  gerçekte  Hristiyanların  istediği  biçimde  düşünüyor,  yaşıyor,  tüketiyor  olabilir.   Yanlış  yollardan  yürüdüğüyanlış  işler  yaptığı,  yanlış  organizasyonlara  ortak  olduğu  halde,  doğru  yollardan  yürüdüğünü,  doğru  işler  yaptığını,  doğru  organizasyonlara  ortak  olduğunu  sanan  pek  çok  insanımız  var.  Peki,  oluşan  korkunç  tabloların  sorumlusu,  suçlusu  kimdirKimlerdir ?  Gerçek  sorumluları,  suçluları  saptamak  öyle  zor  ve  riskli  ki ;  okyanusun  dibindeki  karanlık  mağarada  kilometrelerce  sürünerek  ilerlemenin  ardından,  tekrar  derin  ve  ışıksız  bir   sualtı  kuyusuna  dalmaya,  oradaki  gizli  kapıyı,  kapı  kilidini  aramaya  benziyor.  Soruların  yanıtları  o  kapının  hemen  arkasında  ama  geriye  sağ  salim  dönememek  de  olası.  Aslında  maşalar,  tetikçiler,  kemirgenler  her  zaman  belli.  Görev  dağılımları  her  zaman  belli.  Her  dönemin  kaliteli  oyuncuları  var.  Entelektüel  ve  halkçı  geçinen  bazı  sahte  aydınların,  demokrat  ve  insancıl  geçinen  bazı  sahte  politikacıların,  bilgili - sevgili  geçinen  bazı  sahte  din  adamlarının  ve  medyanın  büyük  bölümünün  kurguları,  atakları   Halkımızı  yorgun  düşürmekte.  Değerli  zamanlarımız  gereksiz  meşguliyetlerle  geçip  gitmekteKafalarımız  karıştırıldı,  bulandırıldı.  Nelere  dikkat  edeceğimizi,  nelere  üzüleceğimizi   bilemiyoruz.  GAP  bölgesindeki  topraklarımızın  sürekli  İsrail e  pazarlandığına  mı  üzülelim,  politikacılarımızın  çelişkili,  düzeysiz  ve  saygısız  yaklaşımlarına  mı  üzülelim,  gerçekten  bilemiyoruz ?
     Kiliseler  hiç  boş  durmazlar
,  kapıları  24  saat  açıktır.  Disiplinli,  sıkı  çalışmaları  için,  insanların  ilgisini,  güvenini  kazanmaları  için,  rakip  gördükleri  dinleri  susturmaları  için  kiliseler  kurulur  ve  hükümetlerce  desteklenirOnlardan,  hayır  işleri  ( yemek  ikramı ),  kritik  konferanslar  düzenlemeleri   de  istenir.  Bunlar  arasında,  Anglikan  Kilisesi  ( İngiltere nin  Ulusal  Kilisesi ),  diğer  Katolik  ve  Ortodoks  kiliselere  oranla  daha  küçük  olmasına  rağmen,  oldukça  aktif  bir  kilisedir.  150  yıldır  sürdürdüğü,  her  10  yılda  bir,  yeni  dönemin  hangi  girişimlerle  ve  eylemlerle  doldurulacağını  anlatan  dosyaların  tartışıldığı  konferanslar  büyük  öneme  sahip.  17  yıl  önce  ( 18  Temmuz  1998 )  konferansların  14.  gerçekleştirildi.  İsmi :  LAMBETH  KONFERANSIAlınan  kararların  bazıları  açık,  bazıları  gizliydi.  Konferansatümü  Protestan,  800  piskopos  katıldı.  Amerikan  Delegasyonu nda  120  piskopos  bulunuyorduAmerika dan  katılan  Episkopal  Kilisesi ;  Türklere  karşı  acımasızdüşmanca  davranmayı  kendisine  resmen  ilke  edinmiş  bir  kilise.  Geçmişte,  Lozan  Antlaşması   Amerikan  Senatosu na  sunulduğunda  bu  kilisenin  ağırlığı,  direktifi  yönlendirici  olmuşturTürkiyede  Ermenilere  baskılar,  işkenceler  uygulanıyorTürkiyenin  doğusu  Ermenilere  bırakılsın   sözleriyle  yaratılan  atmosferde   Senato  Üyeleri  Lozan  Antlaşması nı  özgür  vicdanlarıyla  onaylayamamışlar,  askıda  bırakmışlardır.  İşte  bu  duruma,  bu  kilise  neden  olmuşturGünümüzde  de  Amerika nın  Lozan  Antlaşması na  sıcak  bakmadığı  ( bakamadığı ),  içindir  ki ;  Türkiye nin  TAM   BAĞIMSIZLIĞI  Amerika  ile  ikili  anlaşmalar  çerçevesinde   SINIRLIDIR.   Devletimizin,  özel  çalışmaları,  geleceğe  dair  savunma  hazırlıklarımız  bile  Kırılmaz  Amerikan  Kalıbı nın  dışına  çıkamıyor.   A.B.D nin  onayı,  icazeti  gerekiyor.  Lozan  Antlaşması ndaki  boşluğu  görüp,  sırf  buradan  hareket  eden,  Türkiye nin  başına  çorap  örmeye  çalışan  masonik  kuruluşlar  var  ve  bu  kuruluşların  son  yıllarda  tercih  ettikleri  kavramlar,  taktik  söylemler  endişe  verici.
     Lambeth  Konferansı nda  Anglikan  Kilisesi nin  10  yıllık  Kutsal  Eylem  Planı   hazırlanırken  şöyle  bir  açıklama  yapıldı Bize  doğru  güçlü  yönelişi  hissediyoruzKenyaUgandaNijerya,  Tanzanya  başta  olmak  üzere  Afrika  ülkeleri  Müslümanlığı  bırakıyor,  dinimize  katılıyorSevgimize  sığınıyorlarOnların  borçlarının  hemen  silinmesini  istiyoruzAynı  çalışmalarımızı  Ortadoğu  genelindeTürkiyede  ve  Orta  Asya  Cumhuriyetlerinde  sürdüreceğizÇalışmalarımızdan  iyi  sonuçlar  alacağımızdan  eminiz.   Allah  Allah.  Eminiz   diyor  adamlar.  Diyebiliyorlar.
     Konferans  sırasında  kontrol  edilen  kırmızı  özel  bir  dosya  vardı  ki,  üzerinde  şu  yazılıydı :  DIALOGUE.  Türkçesi :  Diyalog.  İşte  bu  özel  dosya,  o  tarihten  tam  30  yıl  önce  düşünülmüştü.  Dosya  içeriğinin  hızlandırılması,  hedef  ülkelerde  Diyalog  kavramının  yerleştirilmesi  karara  bağlandı.  Görevlilere,  Tanrı  ve  Kutsal  Değerler  Adına   yemin  ettirildi.  Düğmeye  basıldı.  İlk  zamanlarda,  bu  dayatmanın  nasıl  zararlı  olacağını,  sonunun  nerelere  varacağını  İslam  Alemi nde  pek  az  insan  çözebildi.  Toplantıda  söz  alan  piskopos  Simon  Chiwanga  dedi  ki Biz  pastoral  kilise  değilizKüçük  cemaatleri  yönlendiren  kilise  değilizİnancımızı  dışa  vuracağızMisyonerliğimizi  geniş  ölçülerden,  dokunulmazlık  zırhıyla  götüreceğizDiyalog  yakında  Türkiyenin  gündemine  girecekMüslüman  ülkelerde  diyalog  zeminlerini  oluşturacak  olan  şahısların  yine  o  ülkelerden  seçilmesiiçeriden  temin  edilmesi  yoluna  gidilecekTürklerkarşılarında  bizi  değilAnglikan  yapılmışkendi  dillerinden  konuşan,  ikna  edici  TÜRK   PROTESTANLARInı  görmeli  ve  saygıyla  dinlemeliTürklerin  kalesi  ancak  böyle  sarsılır  ve  yıkılır.   Şeytana  özgü  bir  mantık   Araştırdığımızda  görüyoruz.  Diyalog  olayı ;  Avrupa  Birliği nin  önemsediği,  yarın  ve  yarından  sonra  kesinlikle  aleyhimize  sonuçlar  doğuracak  politikalardan  sadece  biridir.  Vatikan  ile  Avrupa  Birliği  ayrılmaz,  ayrı  düşünülemez  unsurlardırDünyadaHristiyanlık  adına  Diyalog  Çağrısı  yapan  ve  resmen  çalışmaları  başlatan  Vatikan dır.  İlk  çağrı  önce  Ortodokslar  için  yapılmış  olup,  bütün  Hristiyan  kuruluşlar   DÜNYA  KİLİSELER  BİRLİĞİ   adı  altında  acilen  toplanmıştırİlginç  bir  başka  detay  da  şu.  Vatikanın  yayınlamış  olduğu  800  sayfalık  CATECHISM  isimli  kaynak  kitabın  ( Katoliklerin  uymak  zorunda  oldukları  rehber )  223sayfasında  yazıyor  kiYürüttüğümüz  misyonerlikdinler arası  diyaloğu  ön  görür.   Kitabın  227sayfasına  bakalım.   İncili  tanımamış  olan  İslami  kesimlere  bol  miktarda  vermeliyizokutmalıyızHer  kavim  gibi  Müslümanlar  da  İsa  Mesihin  kurtarıcılık  planında  yer  alırlarÇünkü  onlar  da  İbrahim  Peygamberin  inancına  bağlıdırlar
Toplantılarında MüslümanlarMuhammedin  peygamber  olarak  gönderilmesi  nedeniyle  değilİbrahimin  soyundan  geldikleri  için  MüslümandırlarDolayısıyla  tarihsel  bağımız  nedeniyle  ( bu  bağın  hatırı  için  demek  istiyorlar )  onları  da  KURTARILMAYA  LAYIK  görmekteyiz   diyorlarBakışlarıifadeleri  özetle  buAllah  Aşkınakim  kimi  kurtaracak ?  Onlara  göre  biz ;  Aşağılardakurtarılmayı  bekleyen  zavallı  kavimlerden   oluyoruz.   Hamdolsun,  dinimiz  en  son  ve  en  mütekamil  ( donanımlı,  mantıklı,  olgun )  tek  dindirBugün  Hristiyanlık  ve  Yahudiliksonradan  hurafe  ve  şirk  yollarından  gitmeyi  SEÇEN,   SEVEN  insanların  varoluş  tarzıdırYaşam  felsefeleridirBu  kesin,  açık.  Onların  din  dedikleri ;  ARTIK   DİN  DEĞİL.  Bozdukları,  değiştirdikleri  kitabı  biz  ne  diye  okuyalım ?  İstemiyoruzçünkü  yeni  baskılarının  orijinal  olmadığı  defalarca  kanıtlandıYüce  Allahın  tek  bir  dini  vardıro  da  İSLAMdır.   Hristiyan  etki  ajanlarına  göre :  Türklerbarbarsuçlugünahkar  kavimdir1915  ile  1923  yılları  arasında  8  milyon  Hristiyanı  acımadan  katletmişlerdirYaptıkları  soykırımın  adını  da  her  gittikleri  yerde  Kurtuluş  Savaşı  olarak  sunuyorlar
    
Güdümlü  televizyonlarda,   gerek  milliyetimize,  gerekse  dinimizin  uygulamalarına  yönelik  polemiklerin,  tartışmaların  arkasında  da  kiliselerin  uzantıları  ( maşaları )  ve  İngiliz  İstihbaratı  bulunmaktadır.  Amaçları,  Türk  Toplumu nu  derinden,  köklerinden  yıpratmak.   Müslümanlarla  uğraşmaya  ama  asıl  önemlisi,  Müslümanları  kandırmayabirbirine  kırdırmaya  devam  edecekler.  Vazgeçmeyeceklerİsrail  ve  Vatikan  bu  konuda  kararlı.   Türkiye deki  samimi  Müslümanların  ayakta  kalma  mücadelesi  dünya  Müslümanları  ve  İslam  Dini  açısından  önemli.  Allah  korusun,  Türkiye nin  DOĞUSU  çökerse  ( sabırla  bekliyorlar ),  bu  çökmeyle  birlikte  açılacak  olan  boşluğu  doldurmaya  hazır   AKBABALAR  SÜRÜSÜ   vardır.  Öyleyse,  atalarımızdan  devraldığımız  inancın  ve  buna  bağlı  geleneklerin,  ahlakın  ayakta  kalması,  dik  durması,  Türkiye de  yaşayan  Müslümanların  kendi  aralarında  ayrışmadan,  bölünmeden  Cumhuriyet e,  Vatan  Toprakları na  daha  çok  sahip  çıkması   ZORUNLU.   Yüce  Allah ın  rızasını,  sevgisini,  nimetlerini   incitmemek  için  bütün   İŞBİRLİKÇİ   TEZGAHTARLARDAN   uzak  durmalıyız  ve  AKLIMIZI  KULLANMALIYIZ.  Başkalarının  sunduğu  aklı  değil,  kendi  aklımızı  kullanmalıyız.  Kale  yıkıldıktan  sonra,  gemi  çürüdükten  sonra,  yüreğimiz  söküldükten  sonra,  birikimlerimizi  birilerine  teslim  ettikten  sonra ;   
uyansak
,  ağlasak,  isyan  etsek,  çıldırsak   ne  işe  yarar  ki ?    
     GÜN
,   SAĞLAM  DURMA  GÜNÜDÜR.  

KONUYLA   İLGİLİ   ÖNEMLİ   KAYNAKLAR  
1 - The  Freedom  of  Conscience  and  of  Religion
by  His  Holiness  Pope  John  Paul  IISeptember  1980
2
- The  World  Catholic  ReportMay  1995
3 - Islam  et  les  chretiens  quel  dialogue
Henry  Teissler
4
- Byzantine  TheologyDoctrinal  Themes
John  Meyendorff
5
- Jean  Zieglerın  açıklamaları
( İsviçreli  eski  parlamentertoplum  bilimci ).

Gazetemizde  yayınlanan  makaleler
yazarından  izin  alınmadan  kopyalanamaz
,  çoğaltılamaz.
Copyright - Büyük  Tire  Gazetesi  2015


 

 

 

  

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.